Solingen faciasında yangının alevleri yüreğini sarmasına rağmen, acıyı içine atan Mevlüde Genç, geceleri ağladı, gündüzleri çocukları ve özellikle torunları etkilenip üzülmesinler, kimseye kin ve nefret beslemesinler diye gülümsemeye çalıştı. Bugüne kadar ağzından bir kez dahi kin, nefret ve intikam içerikli bir söz çıkmadı.
ALİ KILIÇARSLAN
Genç ailesini yaklaşık 29 yıldır tanıyorum. 1996 yılında sevgili anam 57 yaşında ebedi âleme göç edince, Mevlüde Genç’e “ana” diye hitap etmeye başladım. Çünkü misafirperverliği, hitabeti, hâl ve hareketleri, kısaca; her yönüyle rahmetli anama çok benziyordu. İlk tanıştığımızda sanki rahmetli anamı görmüş gibi olmuştum. 29 yıl uzun bir süre. Bu süre içinde Mevlüde Ana’nın yaşadıklarını ve yaşadıklarımı, sohbetlerimizi, gözlemlerimi, anı ve hatıralarımı, her şeyden önce, beş canını kaybettiği hâlde, insanların barışı ve huzuru için çırpınan bir bilge Anadolu kadınının verdiği evrensel mesajların, hem bireysel hem de toplumsal etkilerini anlatmanın ne kadar zor olduğunun farkındayım.
Mevlüde Genç’i, 29 Mayıs 1993’de yaşanan Solingen faciasından sonra sadece ben değil, Almanya ve Türkiye, hatta dünya tanıdı. Bir zamanlar Solingen denilince insanın aklına paslanmaz keskin bıçaklarıyla bilinen Almanya’nın şirin bir kenti geliyordu. 29 Mayıs 1993’ten sonra bu durum değişti. Hem beş insanın yakılarak hayatını kaybettiği facia hem de o faciayı bir başka toplumsal faciaya dönüştürmemek ve toplumsal barışı sağlamak için adeta bir barış elçisi gibi davranan Mevlüde Genç, Solingen ile özdeşleşti. Mevlüde Genç’i Solingen ile özdeşleştiren ve örnek insan olarak sembolleştiren özelliğini daha iyi anlayabilmek için Genç ailesini yakından tanımak gerekir. Bunun için önce eşi Durmuş Genç’i tanıyalım:
Mevlüde Genç'in Eşi Durmuş Genç
“2 Ocak 1944’de doğmuşum. Hanımın (Mevlüde Genç’in) doğum tarihi 5 Şubat 1943. Benden bir yaş büyük. Biz 12 Ekim 1962’de evlendik. Hanım, benim amcamın kızı. Biz bir arada büyüdük. Amasya’nın Taşova kazasına bağlı Mercimek köyündeniz. O zamanlar köy yaklaşık 250 haneydi. Köyden büyük şehirlere, özellikle İstanbul’a çok göç oldu. Köyde artık daha çok yaşlılar kaldı. Onlar da kışın İstanbul’a çocuklarının yanına gidiyorlar. Kışın köy boşalıyor, sadece 50-60 hane kalıyor. Ben çocukluktan beri çalışıyorum. Evin tek evladı olarak 10 yaşında demirci ustası babamın yanında çalışmaya başladım. Hem okula gittim hem çekiç salladım. İlkokulu bitirdikten sonra okumadım. Mecbur babama yardım ettim. Bizim 3-4 tane mandamız vardı. Yaylada onları yayardık. Benim yapmadığım iş kalmadı. Ama tarla yüzü görmedim. Zanaatçılık yaptım babamın yanında.”
Almanya Yolcuğu
“Amasya’da İş ve İşçi Bulma Kurumu’na vasıfsız isçi olarak kaydolmuştum. Bir ay sonra sel felaketi oldu. O yıl sel afetinden dolayı Amasya’dan 350 kişi madenci olarak kabul edildi. 25 Kasım 1970’de madenci olarak Almanya’ya geldim. İstanbul’dan uçakla diğer arkadaşlarla Düsseldorf ’a indik. Bizi Düssseldorf ’ta bandoyla karşıladılar ve daha sonra gruplara ayırdılar. Bazıları Bochum’a ve Gelsenkirchen’e gitti. Bizi otobüslere bindirdiler ve Recklinghausen’e geldik.
Burada 15 ay madende çalıştım. Daha sonra Bergneustadt’a geldim. Bu şehirde bizim hemşerilerimiz de vardı. Müller isminde bir firma vardı ve Ford’un yedek parçalarını imal ediyordu. Fakat maaş çok iyi değildi. Çıktım ve Mart 1973’de Solingen’e geldim. İşçi Bulma Kurumu aracılığıyla işe girdim. 6, 5 sene kuru pres firmasında çalıştım ve 1979’un Eylül ayında ayrıldım. Sonra tekstil firmasına girdim. Solingen faciasından sonra bu firmadan 60 yaşında emekli oldum. Mevlüde’nin ilk gelişi Temmuz 1973’teydi. Geldi, izine gittik. Sonra Temmuz 1975’te tekrar getirdim. Çocuklardan rahmetli Hatice, Türkiye’de doğdu. Üç aylıktı geldiğinde. Ondan sonrakilerin hepsi Almanya’da doğdu.”
29 Mayıs 1993 Gecesi
“29 Mayıs 1993’de gececiydim, iş yerinde çalışıyordum. Kapıcı geldi; ‘seni evden çağırıyorlar’ dedi. Çalıştığım yerden aşağıya indim ve kapıcının yanındaki telefondan evi aradım, ama telefon sürekli meşgul çalıyordu. Taksi çağırdık, taksiyle eve geldim. Eve gelince hanımı gördüm, içim sızladı. Polis, herkes evin önündeydi. Evin önü ana baba günü olmuştu.”
Solingen Faciası
Genç ailesinin çalışmak ve kendilerine yeni bir gelecek kurmak için geldiği Almanya, giderek değişiyordu. İki büyük savaş geçirmiş ve küllerinden yeniden doğma sancısı çektiği yıllarda kapılarını yabancı iş gücü göçüne açmış Almanya, ırkçılıktan sürekli muzdarip olmuştu. Ancak düşmanlığın, kin ve nefret duygularının ölümle sonuçlanan şiddete dönüşmesi, iki Almanya’nın birleşmesi ile başka bir boyut kazanmıştı. Bu dönemde, 29 Mayıs 1993’de Solingen’de Türklerin oturduğu bir ev kundaklanmış, “Untere Wernerstr. 81” adresindeki üç katlı binada çıkan yangında tam bir insanlık faciası yaşanmıştı. Neonazi yapılanmasının içinde oldukları ortaya çıkan Felix Köhnen (16), Christian Reher (17), Christian Buchhold (21) ve Markus Gartmann (24) tarafından benzin dökülerek yakılan o evde, Genç ailesi yaşıyordu. Yangında can veren Genç ailesinin beş aile ferdi artık yaşamıyor: Gülsüm İnce (28), Hatice Genç (21), Hülya Genç (11), Saime Genç (5) ve Gülistan Öztürk (12). Yangında bir kısmı ağır olmak üzere14 kişi de yaralandı. Failler kısa sürede yakalandı. Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde 13 Nisan 1994’te başlayan Solingen davası, 13 Ekim 1995’te bitti. Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchhold Alman Gençlik Yasası’na göre en yüksek ceza olan 10’ar yıl ve Markus Gartman ise 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Sanıklar, 5 cinayet ve 14 defa cinayete teşebbüs suçundan mahkûm oldular. Fakat Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchhold “iyi hâlden” erken tahliye edilirlerken, Markus Gartmann da 2005’de tahliye oldu.
Facia Gecesi ve Sonrası
Mevlüde Genç, unutamadığı facia gecesini ve sonrasında yaşadıklarını anlatırken; “Allah, kimselere bu acıyı vermesin, bu acı dinmez, mezara kadar gider” diyor: “O gece, gözümün önünden hiç gitmiyor. Bana sanki bugün olmuş gibi geliyor. Çocuklarım içeride, ben dışarıda çığlık atıyorduk. Çocuklarımın çığlıkları hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Çığlık atmaktan boğazım kurumuştu. İtalyan, Alman komşular koşup geldiler. Alevlerden evin içine giremediler. Çocuklarım alevler arasında can verdiler. Türk, Alman, herkes, acımı paylaştı. Hepsi sağ olsun! Beş canımı verdim; kimseye kin gütmedim. Allah, bu acıyı hiç kimseye yaşatmasın! ‘Takdiri ilahi, alın yazım bu’ deyip sabrettim. Her zaman Allah’a dua ettim. Allah, bana dağlar kadar sabır verdi. Herkesi evlat olarak gördüm.” “Kızım Hatice’ye derslerinde yardımcı olan bir Alman komşum vardı. Çocuklarımı çok seviyordu. Yangından sonra; ‘Hayatım karardı, ben artık burada yaşayamam’ dedi ve Hollanda sınırına taşındı.”
Kendimi Burada Evimde Hissediyorum
“Çocuklarımın yaşıtları büyüdüler. Onları görünce, benim çocuklarım da şimdi bu yaşta olacaklardı, diyorum. Geçen gün eşimle yanan evin olduğu yere gittik. Eski Alman komşum bizi görünce hemen yanımıza geldi; hatırımızı sordu. Yangın olduğunda üç yaşında olan çocuğu büyümüş. Tabii insan duygulanıyor. Dünyadaki felaketleri de görünce, yüzlerce, hatta binlerce insanın hayatını kaybettiği felaketleri duyunca, kendimi teselli ediyorum. Almanya’ya genç yaşta geldim. Buraya alıştım. Çocuklarım, torunlarım burada yaşıyor. Kendimi burada evimde gibi hissediyorum. Türkiye’ye gidince, bir süre sonra Almanya’yı arıyorum. Artık Almanya’dan kopamıyoruz. Torunlarım acılarımı hafifletiyor, beni hayata bağlıyorlar.”
Hayat Felsefesi
Mevlüde Genç, Allah’a, kader ve kazaya tam inanmış bir Anadolu kadını. Sözlerine devamlı; “Allah’tan geldik, yine Allah’a döneceğiz” diyerek başlıyor ve üç günlük dünyada dost olarak yaşamamız için çağrı yapıyor: “Üç günlük fani dünyada hepimiz misafiriz. Allah’ın yarattığı her insana saygı duymalıyız. Hepimiz insanız; insanlığa önem vermeliyiz! Birbirimize saygı, sevgiyle bakmalıyız! Birbirimizin değerini bilmeliyiz! Dünya da, dünya malı da geçicidir. Malı olan da gidiyor, olmayan da… Aç kalan da gidiyor, tok olan da... Şu fani dünyada insanca yaşamayı, insanı sevmeyi öğrenmeliyiz! Birbirimize her şeyi veremeyiz, ama sevgiyi verebiliriz. Sevgi, insanın içindeki bütün kötülükleri yok eder. Sevginin, saygının olduğu yerde, kötülük olmaz. İnsanı sevgi yaşatır, nefret öldürür. Kardeş olarak, dost olarak yaşayalım.”
Solingen faciasında yangının alevleri yüreğini sarmasına rağmen, acıyı içine atan Mevlüde Genç, geceleri ağladı, gündüzleri çocukları ve özellikle torunları etkilenip üzülmesinler, kimseye kin ve nefret beslemesinler diye gülümsemeye çalıştı. Bugüne kadar ağzından bir kez dahi kin, nefret ve intikam içerikli bir söz çıkmadı. Büyük bir insanlık örneği göstererek sürekli barış, hoşgörü, kardeşlik, uzlaşı, yardımlaşma ve dayanışma, karşılıklı saygı ve sevgi çağrısı yaptı ve bu çağrısını, yaklaşık 29 yıldır yineliyor. Mevlüde Genç’in, 1993 yılından bu yana bir Anadolu kadınının bütün erdemlerini, özellik ve güzelliklerini yaşayışına, eylem ve söylemlerine nasıl yansıttığına, özellikle bağışlayan ve kucaklayan çilekeş ve vefakâr bir acılı ana olarak şefkat ve merhametini nasıl hayat felsefesine dönüştürdüğüne tanıklık ettik. Can evine düşen ateşi kine ve intikama değil, sevgi ve barışa dönüştüren Mevlüde Genç, hoşgörü ve insan sevgisi için evrensel mesajlar vererek insanların hayata ve insanlığa bakışını değiştiren bir bilge Anadolu anasıdır. Kısaca; Mevlüde Genç, Yunus Emre’nin; “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” deyişini özümseyerek hayat felsefesi haline getirmiştir. Bu anlamda Mevlüde Genç’in bütün çağrı ve yakarışları, insanlığı iyiliğe çağıran evrensel bir mesaj özelliğine sahiptir. Mevlüde Genç’i farklı kılan, örnek bir barış elçisi olarak sembolleştiren, özünde ve sözünde insan sevgisi olan anlayışı, yaşayışı ve insanlığı iyiliğe çağıran evrensel mesajıdır. Bu özelliğinden dolayı saygıyı ve takdiri hak ediyor.
Mevlüde Genç'in Aldığı Ödüller
Solingen faciası Mevlüde Genç’in sadece beş canını değil, yaşama sevincini de yok etti. Fakat o facianın yaşandığı ilk günden bu yana, bütün acılarını içine atarak bir barış ve hoşgörü elçisi gibi, bıkmadan ve usanmadan barış ve uzlaşı, dostluk ve kardeşlik, tahammül ve hoşgörü, karşılıklı saygı ve sevgi için çağrı yapıyor ve bu çabalarından dolayı “anlayış ve uzlaşı için örnek insan” olarak kabul ediliyor. Barış ve huzur içinde, önyargısız ve korkusuzca birlikte yaşama önemli katkı sunduğu için ödüllere layık görülüyor, yurt içinde ve dışında takdir ediliyor.
Yüreğinin ateş topuna döndüğü cenazede; “Benim kaybettiklerim, dostluk kapılarını açsın, bizi birbirimize yaklaştırsın” diyordu ve 1996 yılında “Federal Almanya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı” alırken yaptığı konuşmasında; “Ben buraya madalya almaya gelmedim. Sizlere, bir yudum sevgi, kardeşlik ve dostluk vermeye geldim” şeklinde verdiği mesaj da, yüreği yanan bir ananın bilgeliğini ifade ediyordu.
Mevlüde Genç’e verilen ödüller:
• Yılın Kadını Ödülü (ARD Televizyonu, 1994)
• Civis Medya Ödülü (Barıştırmanın Gücü, Radyo Söyleşisi, 1995)
• Büyük Devlet Nişanı (T. C. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1995)
• Federal Almanya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı (Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog, 1996
Federal Seçiciler Kurulu Üyeliği
Mevlüde Genç, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti (NRW) CDU Meclis Grubu’nun önerisiyle 18 Mart 2012’de gerçekleşen Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un seçiminde, Federal Seçiciler Kurulu delegesi olarak oy kullandı.
Gümüş Ayakkabı Ödülü
Solingen faciasından sonra hem belediye hem de halk, ırkçılığa karşı mücadelesini farklı etkinliklerle sürdürüyor. Her yıl, Solingen faciasını anma töreninin dışında, 2004 yılından bu yana gerçekleştirilen etkinliklerden biri de “Solingen Hoşgörü ve Medeni Cesaret Birliği” (Bündnis für Toleranz und Zivilcourage) tarafından ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve ayrımcılığa karşı mücadele eden kişi ve kuruluşlara verilen “Gümüş Ayakkabı” (Der Silberne Schuh) ödülüdür. “Gümüş Ayakkabı 2021” ödülüne Nazi dönemi konusunda okullarda yaptığı eğitim çalışmalarından dolayı Inge Kraemer layık görüldü.
Mevlüde Genç Adına Verilen Ödüller
Türk-Alman Sağlık Vakfı tarafından 10 bin Avro değerindeki ilk “Genç Ödülü“, 2008 yılında, Köln Büyükşehir Eski Belediye Başkanı Fritz Schramma ile Ludwigshafen’daki yangında eşi ve çocuklarını yitiren Kamil Kaplan’a, ikinci “Genç Ödülü” ise 2013 yılında, Federal Meclis NSU Cinayetlerini Araştırma Komisyonu Başkanı Sebastian Edathy’e ve 2001 yılında Nürnberg’te ırkçı terör hücresi NSU tarafından öldürülen Abdürahim Özüdoğru’nun kızı Tülin Özüdoğru’ya verildi.
Mevlüde Genç Madalyası
Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyalet Hükümeti, 18 Aralık 2018’de, hoşgörü, kültürlerarası uzlaşma ve dinlerin barış içinde bir arada yaşamasına yönelik özel hizmetleri nedeniyle “Mevlüde Genç Madalyası” verilmesini kararlaştırdı. NRW’de 2019 yılından bu yana “Mevlüde Genç Madalyası” adını taşıyan sertifika ve 10 bin avro değerindeki ödül, barış içinde bir arada yaşamayı savunan ve bu alanda çaba sarf eden eden kişi ve kuruluşlara NRW Eyaleti Başbakanlık Binası’nda düzenlenen özel törende, eyalet başbakanı tarafından veriliyor.
İlk ödül, 2019’da eski NRW eyaleti başbakanı Armin Laschet tarafından Dusiburg’da gençlik çalışmaları yapan “Gençler” (Jungs e. V. ) isimli derneğe verildi. Laschet törendeki konuşmasında, her yıl, “Mevlüde Genç Madalyası” ile Mevlüde Genç’in mesajı için mücadele eden insanları ve kuruluşları ödüllendirerek Mevlüde Genç’i hep hatırlamak ve isminin sonsuza kadar yaşaması için bu ödülü gelenekselleştirmek istediklerini belirtti. “Mevlüde Genç Madalyası” 2020 yılında, Armin Laschet tarafından Köln’de Goethe Gençlik Eğitim ve Sosyal Hizmet Derneği’nin “180 Grad Wende 180 Derece Dönüş” projesini yürüten ve özellikle sosyal dezavantajlı kesimden gelen, radikalleşme tehlikesi/eğilimi bulunan gençlerin sorunlarına odaklanan Mimoun Berrissoun’a ve 2021 yılında ise Köln’deki Müslüman Kadınlar Buluşma ve Eğitim Merkezi’nin (Begegnungsund Fortbildungszentrum muslimischer Frauen – BFmF e. V. ) kurucusu ve uzun süre genel müdürlüğünü yapan Dr. Erika Theissen’a verildi.
Mevlüde Genç'in Vasiyeti
Mevlüde Ana ile yıllardır sürekli görüşüyorum. Her ziyaretimde veya telefon konuşmasında hatırını sorup duasını alıyorum. Elbette bu konuşmalarımızda vasiyetini de soruyorum. Özetleyerek paylaşmak istiyorum.
“Evladım; yaşlandım. Artık ölüm bana yakın. Bedenim ve beynim çok yoruldu. Gücüm kalmadı. Bugüne kadar her iki devletim de; Almanya da, Türkiye de bizi yalnız bırakmadı. Ama bundan sonra ne yapacaksanız, yine sizler yapacaksınız. Ailemi, benden sonra da yalnız bırakmayın! Genç ailesini hepinize emanet ediyorum. Çocuklarımızı iyi eğitmeliyiz; onlarla konuşmalı, hayat tecrübelerimizi anlatmalıyız. İnsanca yaşamayı, insanı sevmeyi öğrenmeliyiz! İnsanı sevgi yaşatır, nefret öldürür. Kardeş olarak, dost olarak yaşayalım. Solingen faciasının unutulmaması için kalıcı müze yapılırsa, çok memnun olurum.”
Hem Solingen faciasının hem de bilge Anadolu kadını Mevlüde Ana’nın evrensel mesajlarının da unutulmaması için bir “Mevlüden Genç Müzesi” nin kurulması çok daha anlamlı olacaktır. Bu görevi yerine getirmek, hem Mevlüde Ana’ya hem gelecek nesillere hem de tarihe karşı bir sorumluluğumuzdur.
Kaynak:
YTB himayesinde hazırlanan Bilge Ana Mevlüde Genç kitabı.