Acının İlacı
Salı, Ekim 25, 2022“Kelime”nin yara anlamına gelmesine şaşırmamalı. İnsanın çıkardığı ses, anlamlı lafız, bıraktığı iz ve açtığı yara der etimoloji “Kelime” için. Kelimeler kör kurşundur, bu kurşuna yenik düşmemiş cengâver var mıdır, varsa bile cengâver denilir miydi ona bilmiyorum.
“Önce Kelime vardı” diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
Kelimelerin bazı anlamlara gelmediğini iddia eden kalem sahibinin sözleri ile başlayalım. Zehirli ok misali kalbe saplanan kelimeleri çıkaracak bir el var mı bilmediğinden, acıyı yok sayarak devam edenler vardır. Hâlbuki hisler ayan beyan damlar içeri.
“Kelime”nin yara anlamına gelmesine şaşırmamalı. İnsanın çıkardığı ses, anlamlı lafız, bıraktığı iz ve açtığı yara der etimoloji “Kelime” için. Kelimeler kör kurşundur, bu kurşuna yenik düşmemiş cengâver var mıdır, varsa bile cengâver denilir miydi ona bilmiyorum. Fakat bildiğim şey şudur ki insanı güzel kılar yara izleri. Bu romantik bir cümle değildir! Yaralarımız, eli cetvelli öğretmendir, travmalar yaratarak güçlendirir bizi. Dertlenip şarkılara, türkülere, şiirlere, romanlara, öykülere sarılırız.
Sahi, nedir bunların hepsi?
Söylenmiş ve söylenmemiş kelimeler içimizde elem olur, elemden gebe kalır kimisi şiir doğurur, içli bir türkü doğurur, ressam olur boyar acılarını. Hayat her zaman kucaklamaz zihnimizi, içimizdeki yara bazen duvarda yumruk izi, yırtılmış fotoğraf, sigara külleri ve doktor ışıkları altında görünen ur olur.
Sahi ne içindir bunların hepsi?
Dert varsa derman da vardır, hastalık varsa şifa da vardır, yaşamak varsa ölüm de vardır, mutluluk varsa hüzün de vardır ve bu böyle uzar gider. Yaralayan sözler varsa, iyileştiren cümleler de vardır. Kıyıcı insanlardan kaçmak için kitaplara sığındı Cemil Meriç ve yine kendi kelimeleriyle anlaşılır kıldı dünyayı. Acının ham maddesi de devası da kelam imiş. Yalnızlığın sebebi ve kurtuluşu da onda saklıymış.
Oğuz Atay’ın sorusu neydi?
“Neden insan bir kelime, bir cümle yüzünden kaybediyor?”
Her kaybediş bir kazanç değil midir aynı zamanda, Oğuz Atay yaralanmasaydı yazabilir miydi?
Hassasiyet insanlığın şanındandı. “
Kelimeler, bazısı tüyden bazısı demir” der İsmet Özel.
Aciz bir kulun iki dudağı arasındaki enkazın altında kalan insanı kurtaran tüyden kelimelerdir, hatta dertten arındıran durulanmış kelimeler yazılıdır bir yerlerde.
Elemimiz, kederimiz, gamımız, derdimiz, adına ne dersek diyelim, hızlandırır bu süreci.
“Istırabı yaşamadan hiçbir cümle ve kelime anlam kazanamaz” diyor Samiha Ayverdi.
Anlamak için pişmek gerek, pişmek için yanmak.
Kelime çoğalan bir noktaydı, dağılanları birleştirdi.
Bir kelimenin açtığı yarayı başka bir kelime kapattı.
Hangi kelam, hangi sırrı çözer?
Her kelimenin bir görevi vardı, kim sarf ederse etsin yegâne amacı öğretmekti!
Hiçbir şey öğrenemesek bile, yalnızlık nedir mutlaka öğreniriz.
Kelime ve yalnızlık hayatın tadı tuzu
Kucaklamak isterdi ölümü ve sonsuzu
Oğuz Atay, Tutunamayanlar