"Ahıska; Ahıskalının, gasp edilmiş malı, eksik parçasıdır"
Perşembe, Ocak 6, 2022Bu sürgün, etnik temizlik olmanın yanı sıra bir soykırımdır da bana göre. Soykırım adlandırmasını ilk dile getiren de 1991 yılında Rusya Federasyonu Yüksek Şurası’dır. Bu olay, “siyasi iftira atarak soykırım yapmak” diye tanımlanmıştır.
Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Türkçe Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Minara ALİYEVA ÇINAR ile Ahıska Sürgünü’nün anısına hazırladığımız Ahıska dosyamızda Ahıska’yı ve Ahıskalıları konuştuk.
SÖYLEŞİ: Sibel KILIÇ
Bir Ahıskalı için Ahıska, bir coğrafya olmanın ötesinde, neresidir?
Ahıskalı için Ahıska sonsuza kadar vatandır. Ata dedelerinin nefes alıp yaşadığı yerdir. Şehitlerinin ve dedelerinin kabrinin bulunduğu yerdir. Ahıska; Ahıskalının, gasp edilmiş malı, eksik parçasıdır.
Tarihsel metinlerde Ahıska’dan nasıl bahsediliyor, bölgenin tarih ve kültürüne dair en doğru bilgileri hangi yazılı ya da sözlü kaynaklardan ediniyoruz?
Ben tarihçi değilim. Ancak güvenilir Türk tarihçilerinin Ahıska hakkında yazdıklarına bakarak Ahıska’nın da içinde yer aldığı Atabek Yurdu bölgesinin eski bir Türk yurdu olduğunu öğreniyoruz. Sakalar (İskitler) başta olmak üzere birçok Türk toplumu bu bölgede yaşamış, devlet kurmuş ve izler bırakmıştır. Daha iyi bilinen dönem, İlhanlı Devleti’nin kurulmasından sonraki zamanlardır. 1267’de Posof’un Caksu kalesinde kurulan muhtar bir atabeylik Osmanlı Devleti’nden önce 310 yıl varlığını sürdürmüş, bu sırada İlhanlı, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safevi Devleti gibi Türk devletleriyle birlikte hareket etmiştir. Bölge, 1578’de de Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.
Sözlü kaynaklar ise insanların hafızalarında sakladıkları ve âşıkların türkülerinde dile getirdikleridir. Bu bağlamda Ahıska halk edebiyatında çok sayıda ağıt bulabileceğinizi de söyleyebilirim.
Peki, modern dönemde bölge tarihine ilişkin bilgileri ilk kimden öğreniyoruz?
Biz bölge tarihine ilişkin Cumhuriyet dönemindeki ilk bilgileri tarihçi Z. Velidi Togan’dan ediniyoruz. Sonrasını da onun öğrencisi Profesör Fahrettin Kırzıoğlu’nun birçok yayınında bulmak mümkündür. Bunlardan ikisini özellikle belirtmek istiyorum. Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar ve Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi 1451-1590 adlı kitapları temel kitaplardır. Ayrıca konuyla ilişkin Yunus Zeyrek de önemli çalışmalar yapmıştır. Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ahıska Araştırmaları ve Ahıska Gül İdi Gitti adlı kitaplarını ve internette yayımladığı Bizim Ahıska dergisini söylemeden geçemeyiz.
Ahıska ve Ahıskalıların tarihiyle başka milletler de hususi olarak ilgilenmiş mi, yoksa sadece Türkiye’mi ilgili Ahıska çalışmalarıyla?
Dışarıdan, bölgenin tarihini başta Ruslar olmak üzere genellikle Türklere düşmanlık etmiş olan toplumlardan yazarların yazdıklarını görüyoruz. Kendi bakış açılarından yazmışlar, çoğu kez de işgal ve katliamlarını meşru göstermek için taraflı yayın yapmışlardır.
Peki, olan biteni daha iyi anlamak adına, Ahıska’nın Türk tarihindeki yeri ve Kafkasya özelindeki önemi nedir, diye sorsam…
Ahıska, Anadolu’dan Kafkasya’ya gidip gelmelerde yol üzerinde bulunan bir yerdir. Jeo-stratejik açıdan çok önemli yere sahip bir bölge. Bu yüzden tarihte bölgeyi ele geçirmek isteyen güçler Ahıska uğruna çok sayıda savaş yapmıştır. Çok şehidimiz vardır. Bugün bile Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının oradan geçtiğini hepimiz biliyoruz.
“Ahıska Türkleri Ahıska'dayken O Bölgenin Ortak Dili Türkçeydi"
Kafkasya denince akla Çeçenler, Çerkezler, Abhazlar, Gürcüler ve Avarlar gibi pek çok farklı millet de geliyor. Ahıska Türklerinin tüm bu toplumlarla etkileşimi, onlarla benzeşen ve onlardan ayrışan yönleri nelerdir?
Kafkasya deyince akla en başta Türkler gelir. Elbette başkaları da vardı. Ancak nüfusun büyük bir kısmını Türkler oluşturur. Ahıska Türkleri ayrı bir millet ya da boy değildir. Anadolu Türklerinin bir parçası olarak Türk’türler; Kars, Ardahan, Artvin ve Erzurum ile aynı kültürün paydaşlarıdır. Ancak Ahıska Türkleri, 1829 sonrasında Rus işgalinde kalmış, 1921’den sonra da Sovyetler Birliği tarafından Gürcistan’a bırakılmış bir yerde yaşayan insanlardır. 1944 sürgününe kadar çeşitli siyasi baskılara maruz kalmışlarsa da birlikte yaşadıkları kavimlerle iyi komşuluk ilişkileri olmuştur. Şunu da belirtmek gerekir ki Ahıska Türkleri Ahıska’dayken o bölgenin ortak dil Türkçeydi. Komşu Gürcü ve Ermeniler dâhil herkes Türkçe konuşur, aynı âşıkları dinlerlerdi. Köroğlu Destanı’nı birlikte dinler, birlikte toy düğün ederlermiş. Yabancıların kaynaklarına dayanarak resmi yazışmalarda dahi Türkçenin kullanıldığını söyleyebiliriz.
Ahıska Sürgünü tam olarak hangi politik sebeplerden ötürü gerçekleşti ve bu sürgün, sonuçları itibariyle, bir soykırım olarak adlandırılabilir mi?
Sürgünün birçok sebebi var ama bunlar içinde Ahıskalıların Türk olmaları dışında kendilerinden kaynaklanan bir sebep yok. Ahıska Türkleri yasalar uyan, neredeyse tüm erkekleri askere gitmiş, çalışkan ve barışçı bir toplumdur. Ahıska’da Türk bırakmama stratejisinin bir gereği olarak bu facia yaşanmıştır. Sürgünün bir sebebi de Orta Asya’da yaşanan katliamlar yüzünden tarlalarda çalışacak insan kalmaması olabilir. Yok edilmek istenen bir halkın, son dakika alınan kararla Orta Asya’da tarlalarda çalıştırılmak üzere dağıtıldığını da öğreniyoruz kaynaklardan.
Bana göre, 1944’teki Ahıska Sürgünü, açıkça etnik bir temizliktir. Bütün mallarına el konulup, geride yetim bir çocuk dahi bırakmamacasına herkesi zorla gönderiyorlarsa bunun adı etnik temizliktir. Gayrimüslimlerle evlenen Türkleri bile eşlerinden ayırarak sürmüşlerdir. 17-55 yaş arası erkekler 2. Dünya Savaşı için askerde olduğundan sürgün edilenler genellikle kadın, çocuk ve yaşlılardı. Bunlar masum ve gariban köylülerdir! Bu insanlar çok kötü koşullarda yolculuk yapmış ve yol boyu binlerce kişi ölmüştür. Gittikleri yerlerde kış ortasında bir battaniye dahi verilmemiş, o günün savaş koşulları, yoksulluk, açlık ve hastalıklar yüzünden ilk yıl içinde nüfusun ciddi bir oranı ölmüştür. Korkunç bir insanlık trajedisidir. Bu trajedi, Türk milletinin yüreğinde kanayan bir yaradır.
Bu sürgün, etnik temizlik olmanın yanı sıra bir soykırımdır da bana göre. Soykırım adlandırmasını ilk dile getiren de 1991 yılında Rusya Federasyonu Yüksek Şurası’dır. Bu olay, “siyasi iftira atarak soykırım yapmak” diye tanımlanmıştır.
Sürgünden sonra Ahıskalılar, ölüm ve kimliksizleştirilme dışında, gittikleri coğrafyalarda neler yaşadılar, nasıl karşılandılar, yeni yurtlarına nasıl adapte oldular?
Ahıskalı Türkleri öldürülmüş ama kimse tarafından kimliksizleştirilememiştir. Ahıska Türklerinin sürgün belgelerinde kimlikleri “Türk” olarak yazılıdır. Gittikleri yerlerde de öyle anılmışlardır. Rusya’da Türk olmak “düşman” anlamına gelir. Buna rağmen kimliklerine Türk olduklarını yazdırıyorlardı. Sovyetler Birliği’nde 18 yaşına gelen herkesin kimliğine etnik kökeni yazılırdı. Ahıska Türkleri baskılara rağmen kendilerini “Türk” olarak kaydettirmişlerdir. Tabii bazılarının “Azerbaycanlı” olarak kimlik aldığı da olmuştur.
Gittikleri Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da o yıllarda büyük bir yoksulluk, açlık ve hastalıklarla karşılaşmışlar. Ayrıca sürgün halk olmaktan ötürü ezilme ve yerleştirildikleri köylerden izinsiz çıkmamak gibi bir sıkıyönetim idaresine maruz kalmışlardır. Komşu köydeki akrabalarına bile uzun ısrarlardan sonra yazılı izinle gidebiliyorlardı. Bu durum, 1956 yılına kadar sürdü. Sürgün sırasında Özbek, Kazak ve Kırgız toplumundan büyük yardım ve destek görmüşler, göç ettikleri ilk kış evlerini paylaşmışlardır. Ancak o dönem Kazak ve Kırgızlar da çok yoksuldular tabii... Ahıska Türkleri çalışkan bir toplumdur. Yerleştikleri yerleri kısa sürede geliştirip güzelleştirmişlerdi.
“Ahıskalılar Kolayca Eritilemeyecek Güçlü Bir Kültüre Sahiptir"
Ahıska Türklerinin yıllardır yurtlarından koparılmış olmalarına rağmen millî bilinçlerini kaybetmemiş olmalarındaki temel etkenler nelerdir sizce?
Ahıska Türkleri yüzyıllardır devleti olan, güçlü halk edebiyatı üretmiş bir toplumdur. Efsane, destan ve masallarda hangi durumda ne yapacaklarını çocuklar büyürken öğrenirler. Her köyde halk ozanları ve din adamları vardı. Bunlar toplumun bilge insanlarıydı. Yine Ahıskalılar töreli bir toplumdu. Geleneklerini, büyük-küçük otoritesini korumuş ve sürdürmüştür. Sürgünde de akrabalık ve öz değerlerine daha sıkı sarılmışlardır. Ahıskalılar kolayca eritilemeyecek güçlü bir kültüre sahiptirler.
“AHISKA, DEDE KORKUT VE KÖROĞLU COĞRAFYASIDIR!”
Kimlik meselesine değinmişken, Ahıskalıları daha iyi tanımak adına, bu halkın diliyle ve edebiyatla ilişkisi nasıl diye sormak istiyorum. Ahıskalılar yazılı eserler verebilmiş mi yoksa daha çok sözlü edebiyat mı gelişmiş bu millet içerisinde?
Ahıska, Dede Korkut ve Köroğlu coğrafyasıdır! Her köyün âşıkları vardı ve bunlar kendince Dede Korkut’tular. Rus işgaline karşı muhteşem direnişleri tarihte kayıtlıdır.
Ahıskalıların dili ve edebiyata düşkünlüğü de apaçık ortadadır. Sovyetler Birliği döneminde Ahıskalılara karşı her türlü yasaklar konulmuştu. Bunların içerisinde yayın yapma yasağı da vardı. O dönemlerde kimse kaleme aldığı şiirleri, hikâyeleri, kısacası edebî ürünleri yayımlatamazdı. Yazılanlar da ancak defterlerde kalmış, büyük bir çoğunluğu da kaybolmuştur. Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Ahıskalıların gerek kendi ağzıyla gerek Türkiye ve diğer lehçelerde onlarca şiir kitabı yayımlanmış. Pek çok sayıda hikâye kitapları, hatta son zamanlarda roman tarzında epey eser yayımlanmıştı. Bu durum da Ahıskalıların kendi diline kendi edebiyatına düşkünlüğünü de göstermektedir.
Peki, Ahıska Türkleri bugün ne gibi sosyo-ekonomik sorunlarla yüzleşiyor? Sürgünün 77. yılında Ahıskalılar ne istiyor, ne bekliyor?
Ahıska Türklerini Türkiye Türkleri bağırlarına basmıştır. Milletten yardım ve destek görüyorlar. Yine de neredeyse 200 yıldır ayrı ülkelerde yaşayanlar da vardır. Türkiye’de işlerin nasıl ilerlediğini pek bilmiyorlar. Türk oldukları için bunca bedel ödemelerine rağmen bazı konularda yeterli ilgi görememekten şikâyetçiler.
Türkiye’de ikamet edenlerin elbette ki sorunları vardır: Oturma izniyle ilgili, çalışma izniyle ilgili, vatandaşlık hakları konusunda, emeklilik hakları, diploma denkliğiyle ilgili, eğitim ve sağlıkla ilgili birtakım sorunlarla karşı karşıya geliyorlar. Ayrıca uyum sorunu yaşanıyor, uzakta kalan akraba ve yakınlarına özlem duyuyorlar. Daha önce yaşadıkları ülkelere nazaran Türkiye’de yaşam standartlarının çok yüksek olduğunu da söyleyebilirim. Ahıskalıların güncel sorunlarından biri de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de var olan Covid-19 salgını pek çok Ahıska ailesinin belini bükmesidir.3
Son olarak şunu da öğrenmek istiyorum; Ahıska’ya hâlâ geri dönmek isteyenler, özellikle ata topraklarında yaşamak isteyenler ve bunun için hususi olarak çabalayanlar var mı?
Evet. Ahıska’ya, ata topraklarına yerleşmek isteyen çok sayıda Ahıska Türk’ü de var. Ancak Gürcistan yönetimi Avrupa Parlamentosu kararlarına rağmen tarihi adaletin gerçekleşmesine izin vermiyor. Bu konuda Türkiye Devleti’nin destek sağlaması gerekiyor. Bunu bekliyorlar.