Balkanlar’da Türk Sesi: Köprü Dergisi
Pazartesi, Ekim 24, 2022Bu kutlu yolculuğun ilk somut adımı 2002 yılının Ocak ayında atıldı. Bizden, bize dair; ortak hafızamıza, gönül dünyamıza hitap eden kelimeler kâğıt üzerinde yerini alırken 20 yıla erişecek ve erecek bu meşakkatli ama bir o kadar da bereketli süreci kim tahayyül edebilirdi ki?
Köprü’müzün hikâyesine geçmeden, dergimiz öncesi dönemin tarihî arka planına bir bakalım...
Bilindiği üzere Makedonya’da Türkçe asırlar boyu konuşma ve yazı dilinde yaşatılmaktadır. Osmanlı sonrası Balkanlar’da Türkçe dilinde en çok kitap, gazete ve dergi basılan yerlerin başında Makedonya gelmektedir. Makedonya Türk edebiyatı, Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesiyle birlikte bir durgunluk dönemine girmiştir. Şüphesiz bu durgunluğun başlıca sebebi bu topraklardan anavatan Türkiye’ye yapılan göçlerdi. İkinci Dünya Savaşı’na kadar süren bu durgunluk savaştan sonra yerini canlılığa bırakıyor. Bu dönemde gazete, dergi ve kitaplar yayımlanmaya başlıyor ve yayımlanan eserlerde göç, anadil, vatan, toplumsal olaylar, günlük hadiseler, Osmanlı tarihi, Balkan tarihi gibi konular ele alınıyor.
Çağdaş Makedonya Türk edebiyatının ilk döneminde toplumsal konular ve politik meseleler işlenirken son döneminde ise birey odaklı konular ağırlık kazanıyor. Şiir, hikâye, öykü, roman, deneme, tiyatro yazılarında adından söz ettiren edebiyatçıların ortaya çıkmasıyla deyim yerindeyse Türkçe bu topraklarda tekrar şahlanıyor. Özellikle Balkan coğrafyasında çok güçlü bir çocuk edebiyatı ortaya çıkıyor. Bugün, Makedonya ve hâliyle başkent Üsküp, Balkanlar’ın edebiyat merkezlerinden biri olma hüviyetini koruyor diyebiliriz. 21. yüzyıla gelindiğinde ise Makedonya Türk edebiyatı eski canlılığını yitirmeye başlıyor. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından önemli gazete, dergiler ve yayınevleri teker teker yayın hayatlarına son veriyorlar. Böylelikle Makedonya Türk edebiyatı daha durgun bir sürece giriyor. Bu ara dönemde edebiyatı canlandırmak adına yapılan girişimlerle dergiler, kitaplar ve gazeteler yeniden yayımlanıyor.
Yine tam da bu ara dönemde eski nesil ve genç edebiyatçılar arasında “ortak bir edebiyat zemini” ihtiyacı doğuyor. İlk sayısının Üsküp’te Türk dili ve edebiyatı bölümü üniversite öğrencilerinin çıkarttığı Köprü Dergisi tam da bu dönemde çıkmaya başlıyor ve ülkedeki edebî ortama yeniden bir canlılık kazandırıyor. Köprü’yle birlikte artık Makedonya’daki edebî ve entelektüel sorumlulukları gençler üstleniyor ve eski neslin bıraktığı yerden edebiyat bayraktarlığını devralmış oluyorlar böylelikle. Bu şekilde de iki nesil arasında ortak bir edebiyat zemini oluşmuş oluyor. Bu bağlamda Köprü bir nevi, Balkanlar’da sönmeye yüz tutan Türkçe alevinin yeniden parlamasını sağlıyor. Farklı Balkan ülkelerinde yazan Türk edebiyatçıları ve genç kalemleri, seslerini Köprü Dergisi aracılığıyla edebiyatseverlere duyuruyor.
Bu kutlu yolculuğun ilk somut adımı 2002 yılının Ocak ayında atıldı. Bizden, bize dair, ortak hafızamıza, gönül dünyamıza hitap eden kelimeler kâğıt üzerinde yerini alırken 20 yıla erişecek ve erecek bu meşakkatli ama bir o kadar da bereketli süreci kim tahayyül edebilirdi ki?
Necip Fazıl Üstadın “Tohum saç, bitmezse toprak utansın” ifadeleri Üsküp’te güzel bir derdi dert edinmiş birkaç gencin dergi çıkartma gayretiyle hayat bulmuştu. Ekilen tohumlar yıllar içinde boy vermeye başlamış ve dergi etrafında toplanmaya başlayan daha birkaç yüreğe bu dert sinmişti.
Yüreklerine dert sinen gençlerden biri de ben olmuştum. Hiç unutmam, dergiyle olan münasebetim gün geçtikçe artıyor, her sayıya bir deneme veya bir yazı, bazen de her ikisini yetiştirme yarışına giriyordum. Bu ekipte başka bir şey vardı. Onları kıramıyor, her davetlerine icabet etme zorunluluğunu hissediyordum. Bu zorunluluk samimiyetten ileri geliyordu hiç şüphesiz. Evet, anahtar kelime samimiyetti!
Deneme, şiir, yazı toplama, yazı düzenleme derken kendimi Köprü’nün tam ortasında bulmuştum. Planlanan veya hayal edilen bir durum değildi bu benim için, ancak tek kelimeyle nasipti. Nitekim bir süre sonra derginin editörlük vazifesi şahsıma tevdi edildi. Sorumluluğum artmıştı ve bu bana bir aidiyet duygusu kazandırdı. Hayatıma “Köprü” diye bir mesele girmişti.
Makedonya’da 20 yıldır aralıksız yayın hayatına devam eden ve ülkedeki tek Türkçe kültür sanat ve edebiyat dergisi hüviyetine sahip olan Köprü Dergisi, bölgedeki Türklerin kültür, sanat ve edebiyat hafızası niteliği taşımaktadır. Derginin bir amacı da Makedonya’da yazan Türk gençlerine, kendi deneme, şiir, hikâye ve diğer türlerdeki edebî metinlerini yayımlayacakları bir zemin oluşturmaktır. Bölgedeki birçok edebiyatçı, şair, denemeci ve hikâyeci ilk eserlerini Köprü Dergisi’nde yayımlamıştır. Üsküp’te yayın hayatına devam eden dergi, millî ve manevi kültür hafızamızın muhafazası ve gelecek nesillere aktarılması hususunda önemli bir rol üstlenmektedir.
Hakikaten, köprü olmak bizim için bir meseledir, ciddi bir meseledir. İnsandan insana, medeniyetten medeniyete, maziden bugüne, bugünden âtiye velhâsıl gönülden gönüle “köprüler” inşa etmek bizim varoluş amacımız hâline dönüştü.
İlk tohumun ekilmesinden yirmi yıl geçiyor şimdilerde. Yüreklerimizde bu kutlu yolculuğun coşkusunu, güzelin peşinde yol almanın muştusunu, sırtımızda büyüklerimizden kalan edebî ve ilmî mirası taşımanın tatlı yorgunluğunu yaşıyoruz. Kutlu olsun!
“Köprü” olabilmenin ve de kalabilmenin derdini taşıyan herkese muhabbetlerimi sunuyorum.
Daha nice “köprü” olabileceğimiz ve “Köprüler” kurabileceğimiz yıllara...