Başçarşı'da Karşılaşmak

Perşembe, Haziran 8, 2023

Derler ki Türkiye’de uzun süre yüz yüze görüşemeyen dostlar, bir gün mutlaka Başçarşı’da karşılaşırlar. Bunu birçok kez yaşamış biri olarak söylüyorum. Gerçekten böyledir. Saraybosna, bize Diyarbakır’dan, Konya’dan, İstanbul’dan, Bursa’dan, Edirne’den, Sofya’dan, Belgrad’dan, Gül Baba’nın diyarı Budapeşte’den, Budin’den farksızdır. Bosna, Sarı Saltık Gazi’nin göz bebeğidir. Bizim için de öyledir.

Bosna’dan söz etmeğe başladığımızda, kendisi de Balkanlar'dan olan Yahya Kemal’in deyişiyle, “Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde!”

Öyle ya, 14. yüzyıldan itibaren Osmanlılarla birlikte başlayan İslamlaşma süreci, dalga dalga genişler ve ortada bir yüzük taşı gibi duran Bosna’nın şahsında bizi muazzam bir iklimin içine taşır.

Derler ki Türkiye’de uzun süre yüz yüze görüşemeyen dostlar, bir gün mutlaka Başçarşı’da karşılaşırlar.

Bunu birçok kez yaşamış biri olarak söylüyorum.

Gerçekten böyledir.

Saraybosna, bize Diyarbakır’dan, Konya’dan, İstanbul’dan, Bursa’dan, Edirne’den, Sofya’dan, Belgrad’dan, Gül Baba’nın diyarı Budapeşte’den, Budin’den farksızdır.

Bosna, Sarı Saltık Gazi’nin göz bebeğidir.

Bizim için de öyledir.

Yıllar önce, bir soruşturmada, “En çok görmek istediğiniz yer?” diye sorulduğunda, hiç tereddüt etmeksizin, “Bosna” demiştim. Kısa bir süre sonra da nasip olmuştu. Bosna’ya, soykırımın o kara günlerinden hemen sonra gidebilmiştim. Savaşın o kirli ve karanlık yüzünü ve arka planını anlattığımız Bosna-Hersek Dosyası Belgeselini gerçekleştirirken gidememiştim. “11 Temmuz 1995” günü Balkan tarihine düşen kara leke Srebrenitsa’yı Eray Demir belgeledi yıllar sonra. Eray’ın dolaşımdaki videosunu mutlaka seyretmenizi salık veririm. Tarihe bir kayıt düştü. Yirmi beş yıl önce, Avrupa’nın gözetmenliğinde, 8 bin 372 can gitti. Bedenler parçalandı. Toplu halde çukurlara gömüldü.

Ne diyordu Alija: “Katil olmakla kurban olmak arasında bir seçime zorlandığımızda kurban olmayı seçeceğiz.”

Fethi Gemuhluoğlu’nun Dostluk Üzerine’de dediği gibi:

Beyler sakın katil olmayın. Maktul olun ama katil olmayın. Bir mahalleye bir kasap yeter. Kan dökücü olmayın…

Bu tabii memleketinizi, canınızı, namusunuzu, onurunuzu, özgürlüğünüzü savunmayın anlamına gelmiyordu.

Ne oldu peki? Batı’nın gözü önünde, bütün dünyanın seyirci kaldığı, katili alttan alta desteklediği bir kıyım yaşandı. Ama Bosnalılar direndi. Kardeşleri onlara omuz verdi. Sonuçta onlar kazandı. Bugün Bosna’da, İslam varlığı daha derin, daha koyu. Boşnak kimliği ile özdeşleşmiş İslam kimliği.

Alija’nın ülkesine son gidişimde Başçarşı’da, nicedir yüz yüze görüşemediğim birkaç dostla karşılaştık.

Ebubekir Kurban onlardan biriydi. Çarşının tam ortasında, o enfes Bürekçi’nin yakınında, kulağıma eğildi, “Birkaç kelime…” dedi.

Ben de “Türkiye’de hayli zaman görüşemeyen dostlar, Başçarşı’da karşılaşırmış” dedim. Çok hoşuna gitti. Ardından ilk açılan Yunus Emre Kültür Merkezi’ne gittik. Arada Boşnakların o enfes “bürek”inden yiyerek tabii…

Yunus Emre Kültür Merkezi’nde Bosnalı genç kardeşlerimizle, Balkanlar’ın macerasını konuştuk. Konya’dan bir göktaşı gibi Bosna’ya düşen Sarı Saltıklardan, İbrahim Babalardan, Demir Babalardan, Kızıldeli Sultanlardan, Gülbabalardan, Hamza Bâli Efendi’den, Tevfik Bosnevî’den, Yunus Emre’den, İbn Arabi’den, Hz. Mevlana’dan, Yaman Dede’den söz açtık. Amina Şilyak Jesenkoviç Hanımefendi’nin, dinî-etnik özdeş kimliğini,bir medeniyet tacı gibi başında taşıyan o güzel insanın ve saygıdeğer eşinin konukseverliğinin kollarına kendimizi bıraktık, Boşnak kahvesi içtik, çağdaş Türk ve Boşnak edebiyatının yıldızlarını andık. Drina’nın, Neretva’nın, Mostar’ın, Ayvaz Dede’nin macerasının da içinden geçtiği bir öykü bu. Bir sevdalinka…

Boşnak sözlüğünde yaklaşık yedi bin Türkçe kelime var.

Saraybosna Başçarşı’da dolaşırken bu yüzden kendinizi asla yabancı hissetmiyorsunuz. “Ardına çil çil kubbeler serpen ordu”yu hatırlıyorsunuz…

Camiler, inci gibi birden karşınıza çıkan mescitler, çeşmeler, kabirler, kahvehaneler, kelimeler, sesler, ezgiler, yemekler ve yüzler… Ortak bir sima bu. Bir medeniyet siması… Bu simayı Gazi Hüsrev Bey Camii’nde görebilirsiniz. Bronz cezvelerde kaynayan kahvenin telvesinde ve tadında bulabilirsiniz.

Başçarşı sebilinde ondan kana kana içebilirsiniz. 1753 yılında Hacı Mehmed Paşa tarafından yaptırılan sebil, sizi bir anda İstanbul’da hissettirir. Oradan mutlaka Moriça Han’a gitmelisiniz. Yolda yine bu müşterek sima ile karşılaşacaksınız. Brusa Bezistan’la, belki de Saraybosna’nın en çok Bursa’ya benzediğini göreceksiniz. Ve Kurşunlu Medrese…

İşte Saraybosna’nın Selçuklu Konya’sından, Sivas’ından, Kayseri’sinden en küçük bir farkı olmadığını, o medeniyet mührünün bütün bu iklimlere silinemez biçimde nasıl kazındığını fark etmenin bir başka imkânı…

Umarım, İstanbul-Saraybosna hızlı treni gecikmez. İstanbul’a Kars’tan daha yakın olan Saraybosna’yı görmekte gecikenler pişman olurlar. Benden söylemesi.

Ve Blagay tekkesi

Sarı Saltık Baba’nın makamı.

Vahdet bilincinin çiçeklendiği mekân.

Saltık Gazi’nin Rumeli’ne geçişinden kısa bir süre sonra, bir gün bir tepeye çıkarak şöyle dediği rivayet edilir: “Diyâr-ı Rûm, evliya birle doldu. Umulur ki, bundan böyle İslam’dan çıkmaz…”

Bu kehanetin, bugün, Balkanlar’ın sosyolojisinde nasıl reel bir karşılığı olduğunu ehli biliyor.

Bir medeniyet, ötekini yok ederek kendini var kılamaz.

Balkanlar’da sağlanan ve yüzyıllara sâri olan Osmanlı barışı bugün hâlâ bölge halklarınca özleniyor, “O kızıl hatıra, hâlâ gözlerde titriyor.”

Ve İstanbul, Sırpların bile kolektif bilinç dışında, bir kültürel merkez olma kimliğini koruyor.

Bir gün kim bilir sınırlar kalkar.

Gönül sınırları tekrar belirir.

Sarı Saltık’ın yedi ayrı tabuta konarak yedi farklı ülkeye götürülen aziz cânının içinden esen rüzgâr bütün Ümmeti, Başçarşı’da buluşturur.

Soykırımın o kapkara günlerinde, umudunu asla yitirmeyen o soylu ruhun, Alija’nın, “Düşmanlarımız burada, dostlarımız nerede?” sitemli sorusunu, gecikmelide olsa, “buradayız!” diye cevaplarız.


İlgili Haberler

duyurular
Duyurular

Alan Uzmanı Alımı Sınav Sonuçları

Cuma, 26 Nisan 2024

telve
Telve

Merhabayla hoşça kal arasına sıkışmış bir zamanda yürüyorum Berlin sokaklarında. Varlığımın mayalandığı şehirden izlere, enge

Cuma, 26 Nisan 2024

uluslararasi-ogrenciler
Uluslararası Öğrenciler

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından düzenlenen "Uluslararası Öğrenciler Kısa Film Festivali"

Pazartesi, 22 Nisan 2024