Dilden Dile Açılan Kapılar
Pazartesi, Ekim 24, 2022Her dilin kendine özgü, karakteristik kelimeleri ve deyimleri vardır. Bu yazıda, Alman dilinden seçmiş olduğum kendine has on kelimeyi tanıtacağım. Bu kelimeler bazı durumlara nokta atışı yapan ve diğer dillerde tam manasıyla tercüme edilmekten ziyade anlatma gereksinimi duyulan sözcüklerdir.
Dil toplumun düşüncesini şekillendirir hatta sınırlar. Dilin çizdiği sınırlar çemberinde düşünür ve konuşuruz. Kavramı olmayan şeyler idrak da edilemez. Şeylerin/durumların varlığını kavramak için kelimelere/adlandırmalara ihtiyaç duyarız. Gözün gördüğünü dile yansıtmak nesnelere anlam katar. Başka bir deyişle bir şeyin kavramı olduğu için görürüz ve bu kavram örgüsü hayata bakışımızı etkiler. Bazı durumlardaysa dilin sınırlarına toslarız. Yani bir durumu bir dilde tek kelimeyle anlatırken başka bir dilde uygun kelime bulamayız. Bu durumlar ve duygular o dili konuşabilen insanlara has değildir tabii ki. Sadece kelime dağarcığında durumu tanımlayan kelimeler vardır. His veya duruma yüklenen anlam yoğun duygular barındırdığı için duruma has kelimeler türemiştir. Bir rengin algısı dahi dilden dile özgü olabilir. Aynı rengi herkes görüyor ama betimlemesi farklı oluyor. Aynı ses ve tınıları herkes duyuyor ama diller arasında bariz farklar ortaya çıkıyor. Örneğin; hayvanlar çok dilli değildir fakat çıkardıkları sesler dilden dile farklı telaffuz edilmektedir. Tıpkı hisler, hâller ve durumlar gibi.
Her dilin kendine özgü, karakteristik kelimeleri ve deyimleri vardır. Bu yazıda, Alman dilinden seçmiş olduğum kendine has on kelimeyi tanıtacağım. Bu kelimeler bazı durumlara nokta atışı yapan ve diğer dillerde tam manasıyla tercüme edilmekten ziyade anlatma gereksinimi duyulan sözcüklerdir.
Fernweh [fernve:]
Zaman zaman hepimiz bulunduğumuz ortam/mekândan uzaklaşmak isteriz. Günlük yaşantının stresinden, baskısından ve rutinlerinden sıyrılıp değişiklik arzularız. Bunalma hissi, insanın içinde yolculuğa çıkma isteği doğurur. Tam da bu durumu anlatır ‘Fernweh’; uzaklara duyulan özlem diye tercüme edilebilir.
Heimweh [hai:mve:]
Yukarıdaki kelimenin tam tersini ifade eder ‘Heimweh’. Ayrılığa verilen duygusal tepki ve insanı huzursuz eden hatta hastalığa sürükleyebilen derin duygu durumunu anlatır. Bu durumda insan aşina olduğu şeylere, büyüdüğü ortama, tanıdığı insanlara, huzuru tattığı yuvaya, kaybettiği şeylere hasrettir. Özetle uzaktayken – yakınını, yabancıyken – tanıdığını özlemektir. Kelimeyi ‘memleket hasreti’ olarak tercüme etsek yetersiz kalır çünkü memleketten ziyade birçok şeyi örneğin; vatan, sıla, aile, dost, evcil hayvan vb. kapsamaktadır. Kısaca bir zamanlar sahip olduğu ama artık ayrı düştüğü şeylere duyulan kavuşma isteği diye tanımlanabilir.
Weltschmerz [veltşmerts]
Dünya üzerinde acı ve kederin dili, rengi yoktur. İlkesi barış olan ve dünyanın daha iyi bir yer olmasını arzulama düşüncesi âcizliği ve çaresizliği beraberinde getiriyor. Savaşın, işgalin, zalimliğin olduğunu bilmek ve insanların çektiği acılara fiilen olmasa da zihnen şahit olmak insanı derinden etkiler. Bu hususta hissedilen üzüntüyü tanımlar ‘Weltschmerz’. Bilginin ve haberin bir tık mesafesinde olduğunu göz önünde bulundurursak bu hisse kapılmanın ne kadar yaygın olduğunu anlayabiliriz. Bu durum insanda umutsuzluk, karamsarlık, bunalım, korku, öfke, yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkarır ve melankoliye sürükleyebilir. ‘Dünya ağrısı/sancısı’ diye tercüme edilebilir.
Zeitgeist [tsaitgaist]
Çağın ruhu olduğunu varsayan bir kelimedir. Zaman sürekli değişip geliştiği için geçmişi eskitir ve bugünü yeniliklerle donatır. Bir zaman dilimini bütünüyle anlamayı ve özelliklerini günümüze taşımayı, kısaca bugün de geçmişin ruhunu anlamayı imgeler. Ayrıca geçmişle bugün arasında keskin çizgiler çizer ve çağa ayak uydurmayı anlatır.
Wanderlust [vanderlust]
İnsanın içinde yürüyerek gezme, özellikle dağlara çıkma isteği oluşmasına verilen ad. Yaz, kış fark etmeksizin dağlara yürüyerek çıkma arzusunu anlatır. Doğa, dağların tepesi, patika yollar, orman, temiz hava, manzara gibi motivasyon kaynaklarıyla dolu hissiyatı tanımlar.
Vorfreude [fo:rfroyde]
‘Ön sevinç’ desem, neler canlanır zihninizde?
Hazırlık aşamasında, başarının öncesinde, özel günlerin arifesinde yaşanan heyecan ve mutluluğa ‘ön/ ilk sevinç’ denmiştir. Bir nevi gelecekte yaşayacağı sevinci önceden yaşamaya başlamak gibi. Gelecek belirsiz ve beklentinin karşılanmama riski olduğu için önceden sevinmek bazen hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Asıl andan daha tatlı olan, heyecanlı bekleyişin lezzetine varmayı vurguluyor bu kelime.
Schadenfreude [şa:dnfroyde]
Başka bir insanın mutsuzluğundan, başarısızlığından, talihsizliğinden beslenip mutlu olmayı tanımlar bu kelime. Bir insan darbe almışken bir diğer kişinin içten içe hissettiği sevinç bu şekilde adlandırılmıştır. Başkasının müşkül durumuna sevinen insanın niyetinden şüphe edildiğinden ‘kötü niyetli sevinç’ diye tercüme edilebilir.
Fremdschämen [fremdşe:men]
Gerek canlı şahit olunmuş gerekse bir video veya filmde utanç verici bir davranışa rastlanıldığında oluşan duyguyu betimler. Kısaca kendini başkasının yerine koyup onun adına utanma duygusunu ifade eder.
Zugzwang [tsu:gtswang]
Her zaman istediğimiz gibi gelişmez olaylar. Bazen zaman kısıtlı olduğu için işimize yarasa da yaramasa da zoraki karar vermek durumunda kalırız. Üzerimizde oluşan baskıdan kurtulmak için risk alırız zira başka seçeneğimiz yoktur. Zugzwang aslen satranç oyunundan esinlenerek güncel kullanılan dile yerleşmiş bir kelimedir. Oyunda genel tabloda pek bir değişikliğe yol açmayan veya oyunun seyrini kötü etkileyeceğini bile bile zoraki hamleler yapılır. Zamanın kısıtlı oluşu ve hamle yapma zorunluluğu kişide baskı oluşturduğu gibi kendi zararına adımlar attırır. Benzer durumlar gündelik hayatta da yaşanır ve bu gibi zamanlarda acele karar vermek gerekir. Bu hengâmede yaşanan baskı ve zorunlu davranış hissini tanımlar kelime.
Kopfkino [Kopfki:no]
Bir olayı, hikâyeyi hayal etmek ve o hayali zihinde canlandırmayı belirten söz; tıpkı kafamızın içinde dönen bir film gibi. Anlatılan bir hikâyeyi veya okunan bir kitabı kişilerle senaryolaştırıp kendi yorumunu katarak hayal dünyasında oynatmaya benzer.
Gündelik yaşantımızda sık sık rastladığımız durumlar ve hislerin adını koyamayız bazen. Her dilde kelimelerin kifayetsiz kaldığı durumlar vardır. Ya kelimeler tükenir ya da uzun uzun anlatmak zorunda kalırız ama yine de tam anlamıyla ifade edemeyiz. Çok dil bilmenin faydalarından bir tanesi de bir durumu farklı açılardan ifade etme imkânının doğmasıdır. Yukardaki örneklerden görüldüğü gibi aslında aynı hisleri herkes yaşıyor fakat konuşulan dilde bir adı olmadığı için duygular adlandırılamıyor ve sınırlı kalıyor. Wittgenstein’ın dediği gibi, ‘Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır’.