Doğa Bizim Evimiz
Pazartesi, Ekim 24, 2022Doğa sadece bizim evimiz değil, tüm yaratılmışların evidir. Dünya güzeli kuşlar ve bitkiler bizim etrafımızı güzelleştiriyor. Bu güzelliklerden istifade etmek yerine onları yok ediyoruz, yerlerine binalar dikiyoruz, yollar yapıyoruz. Tabii ki binalara da ihtiyacımız var ama biraz daha tasarruflu olmamız gerek. Karbon yakıtlarımızdan dolayı dünyamızın doğal kanunları yerinden oynuyor: İklim değişikliği, buzulların erimesi ve başka doğal afetler gerçekleşiyor. Kendimizi ve dünyamızı korumak için daha dikkatli olmamız gerekiyor.
Ev nedir? Bazı kelimelerle tanımlamak istersek karşımıza şöyle bir liste çıkacaktır: Aile, rahat, sevgi, sıcak, kutsal, sığınak, ülke ve vatan. Ev aynı zamanda bir özlem yaratan ulaşım noktasıdır. Aileden, yurttan, vatandan uzak kalırsak özleriz. Bu basit ve yaşanılmış bir gerçektir. Evin aynı zamanda bir kutsallığı da vardır, dinimizde, örf ve adetlerimizde çok önemlidir.
İlk olarak evin aile yönünü incelemek istiyorum. Her şeyden önce ev, bir bireyin ailesinin bulunduğu yerdir. Burada aileyle zaman geçirilir ve evde olan bitenler dışarıya her zaman yansıtılmaz. Ev ve dışarıdaki hayatın birbirinden ayrılması eve verilen önemi gösterir. Aynı zamanda aile bağlarını güçlendiren ve özelleştiren bir husustur. Yabancı birine karşı gösterdiğimiz tavır ve duygularla ailemize yaklaşırsak aile ilişkilerimiz güçlenmez. Mesela, anne-oğul ve anne-kız ilişkileri başka ilişkilerden çok farklıdır. Anne-çocuk arasındaki ilişki bilinen en şefkatli ilişkidir. Hayvanlar âlemine baktığımızda, annelerin yavrularını sadece kendi kendilerine bakacak duruma gelene kadar yetiştirdiklerini gözlemleriz. Hayvanların annelik vazifesi burada biter. Bilakis insanlıktaki şefkatli anne ilişkisi daha uzun vadelidir ve çoğu zaman ölüme kadar devam eder. Benzer şekilde bu anlattıklarım baba-oğul ve baba-kız ilişkilerini de tanımlıyor. Bu sıkı aile bağları evin içinde başlıyor ve evin içinde gelişiyor. Bu yüzden ev aynı zamanda aile için bir sosyal gelişim merkezidir.
Evdeki sosyal yaşantıda rahatlık da vardır. Genellikle yabancıların yanında rahatsız oluruz. Bu tedirginlik doğuştan beri vardır. Sosyal bilimlerde ve psikolojide kanıtlanmış bir görüş: Uzmanlar ve araştırmacılar bebekteki sosyal ilişki gelişimine bakarken anneye olan bağlantı başka ilişkilere denk olamayacağını ve bebekte “yabancı kaygısı” olduğunu görmüş. Bu demek ki, insanlar bebekken bile -hayatımızın ilk adımlarında- “yabancı kaygısı” dediğimiz fenomen vardır. Yani, biz yabancıların yanında korkuya ve endişeye düşüp annemizi özleriz. Bu durumda annemiz bir özlem noktası oluyor. Bu açıdan bakarsak ev diye nitelendirebileceğimiz bir kelime ortaya çıkıyor: Anne. Evi karakterize eden kelimelere bir daha bakarsak iki hususa genelleştirebiliriz: Rahatlık ve özlem. Bu iki husus olmadıkça “ev” olamaz çünkü biz evimizde rahat oluyoruz ve evden ayrıldığımızda evimizi özlüyoruz. Bu genelleştirme az önce gördüğümüz gibi “anne” kelimesine uygulanabilir.
Şimdi diğer kelimeleri daha iyi anlayabiliriz. Orijinal listeden vatan ve ülke sözcüklerini kısaca incelemek istiyorum. “Vatan” çok ağır, köklü ve önemli bir kelimedir. Böyle bir önem taşıyan kelimeyi biz “ana” kavramıyla bağlayıp “anavatan” kelimesini oluşturuyoruz. “Ana” sözcüğünü eklemek “anne” kelimesindeki nitelikleri katıyor. Eğer en güçlü bağımız annemizleyse ve en rahat hâlimiz annemizin yanındaysa o zaman anavatana da bağımız güçlüdür. Aynı şekilde anavatan rahat olduğumuz, uzakta kaldığımızda özlediğimiz, sonsuza dek duygularımızla bağlı olduğumuz bir yerdir. Köyden başlayıp, şehir veya ülke bizim anavatanımız olabilir. Tabii bunları evimiz gibi sahipleniriz.
Aile, anne, vatan, ülke ve benzer kelimeleri inceledikten sonra “Ev nedir?” sorusuna daha kısa ve net bir cevap verebiliyoruz: Ev 1) rahat olduğumuz ve 2) uzaklaştığımızda özlediğimiz bir yerdir.
Şimdi konunun en önemli noktasına geldik. Doğa. Doğanın cömertliğini ve güzelliklerini elbette görmüş, temiz havayı içimize çekmiş, ormanlarda yürüyüşlere çıkmış ve göz alıcı manzaraları görmüşüzdür. Bir insanın doğayla ilgisi olmaması, aynı zamanda koca dağlar ve denizlere hayran olmaması mümkün değildir ama maalesef insanlar öyle bir ayarda çalışıyor ki, şu an dünya bile dayanamıyor. İnsanlar sadece kırıp yıkmayı ve dökmeyi başarabiliyor. Başkalarıyla önem arz etmeyen şeyler hakkında ilişkilerimizi kesiyoruz ve etrafımızdaki enfes doğal ortamı yok ediyoruz. Bu zor durumlarda beraber olmamız, geleceğimizi garantilemek için dünyamızı korumamız gerekiyor. Bunu şimdi düşünmemiz gerekiyor çünkü dünya sonsuza dek var olacak bir yer değil.
Konumuza dönecek olursak efsane yeşilliklerin içinde, deniz kıyısında, sahilde, şelalede ve güzel bahçeler içinde kendimizi bir rahatlık içinde hissederiz. Yani doğanın içinde başka bir rahatlığa ve mutluluğa kavuşuyoruz. Doğanın içinde oturduğumuzda mutlu oluyorsak doğadan ayrı kaldığımızda da bu mutluluğu özlüyoruzdur mutlaka. Rahatlık ve Konumuza dönecek olursak efsane yeşilliklerin içinde, deniz kıyısında, sahilde, şelalede ve güzel bahçeler içinde kendimizi bir rahatlık içinde hissederiz. Yani doğanın içinde başka bir rahatlığa ve mutluluğa kavuşuyoruz. Doğanın içinde oturduğumuzda mutlu oluyorsak doğadan ayrı kaldığımızda da bu mutluluğu özlüyoruzdur mutlaka. Rahatlık ve özlem. Bir şeyi hatırlatıyor mu? Ev için genelleştirdiğimiz iki nitelik: Rahatlık ve özlem. Önceki saydığımız kelimelere doğayı da ekleyebiliriz. ‘Ev nedir?’ sorusuna doğa cevabını da bulduk!
Doğa sadece bizim evimiz değil, tüm yaratılmışların evidir. Dünya güzeli kuşlar ve bitkiler bizim etrafımızı güzelleştiriyor. Bu güzelliklerden istifade etmek yerine onları yok ediyoruz, yerlerine binalar dikiyoruz, yollar yapıyoruz. Tabii ki binalara da ihtiyacımız var ama biraz daha tasarruflu olmamız gerek. Karbon yakıtlarımızdan dolayı dünyamızın doğal kanunları yerinden oynuyor: İklim değişikliği, buzulların erimesi ve başka doğal afetler gerçekleşiyor. Kendimizi ve dünyamızı korumak için daha dikkatli olmamız gerekiyor. Peki, bu konuda kendimizi nasıl geliştirebiliriz? İlk önce konuyu öğrenmemiz gerekiyor. Çoğu bilimler bu konu üzerinde çalışıyor. Yazarlar yazıyor, bilim adamları araştırıyor, siyasetçiler tartışıyor ve kanunlar çıkarıyor, matematikçiler hesap yapıyor. Her birimiz bir şey yapabiliriz. Biyoloji biliminde küçücük bir hayvanın bile dünyamıza ne kadar çok katkıda bulunduğu kanıtlanmış. Hayvanların birbiriyle bağları var. Bir tanesi bile eksilirse ekolojik sistemde çok büyük sarsıntı yaşanabilir. Benzer şekilde her birimizin de etkisi var. Her birimiz içinde bulunduğumuz müşterek evimizi korumalıyız. Ailemizle nasıl bağlarımız varsa ve ailelerimize nasıl sahip çıkıyorsak doğayı paylaştığımız canlılarla da bağlarımızı güçlendirelim ve birbirimizi koruyalım.
Doğa bizim evimiz, doğayı koruyalım.