Gönül Köprüleri ve Türkçe

Salı, Ocak 28, 2025

Türkçe, kültürel zenginlikleri ve tarihî mirası farklı kıtalara aktaran, küresel etkiye sahip canlı bir dil olarak hayatın merkezine mevzilenmiştir. Eğitim, medya ve sanat yoluyla yürütülen kültürel diplomasi aktiviteleri, Türkçenin dünya dilleri arasında öne çıkan özel bir yer edinmesini sağlamaktadır.

Türkçe, sadece bir iletişim aracı olarak değil, aynı zamanda geniş bir coğrafi alanda birçok ulus ve topluluk arasında kültürel köprüler inşa eden bir dil olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Orta Asya ve Balkanlar’dan başlayıp Orta Doğu ve Kafkaslar’a kadar uzanan bölgelerde etkili olmuştur. Türklerin İslam dinini benimsemeleri ve ardından Arap dünyası başta olmak üzere çeşitli bölgeleri fethetmeleri sürecinde Türkçe, bu bölgelerde yaşayan halklar üzerinde etkili olmuş, aynı zamanda bu halkların dilleri de Türkçeye etki etmiştir. Özellikle Arap coğrafyasındaki lehçeler, bilim ve askerî terminoloji başta olmak üzere, pek çok alanda Türkçe terim ve kelimeleri bünyesinde barındırmaktadır.

Çocukluk dönemimden itibaren, farkında olmadan günlük konuşmalarımda Türkçe kelimeler kullanmaktaydım. Ortaöğretim yıllarında sınıfımda bir Türk arkadaşım ve onun ailesi ile yaptığı konuşmaları dinlerken, dilin tonu ve yapısına olan ilgim arttı. Bu süreçte ondan öğrendiğim bazı kelimeler aracılığıyla, Türkçenin ve ana dilim olan Arapçanın, özellikle Mısır lehçesi ile belirgin benzerlikler taşıdığını fark ettim. Bu gözlemler, Türkçeye olan ilgimi daha da pekiştirerek dil öğrenme motivasyonumu güçlendirdi ve bu da beni El-Ezher Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü seçmeye teşvik etti.

Bu süreç, Türkçe ile olan bağlantımı daha da güçlendirdi. Dil, kendi ülkemdeki Türkçe konuşan bireylerle etkileşime geçmeyi ve onların kültürünü, geleneklerini ve göreneklerini detaylı bir şekilde öğrenmeyi teşvik etti. Mısır’da öğrenim gören Türk arkadaşlarla kurduğum dostluklar, onlarla birlikte seyahatler, toplantılar ve sosyal faaliyetlere katılmamı sağladı. Bu deneyimlerim, Türklerin gelenek ve göreneklerinin, Mısırlılarınkilerle büyük oranda örtüştüğünü gösterdi; özellikle sosyal kültürlerinin benzerliği, aramızdaki yabancılık hissini ortadan kaldırdı ve bu durum, Türkiye’de lisansüstü eğitim almayı düşünmemi teşvik etti. Türkiye’de Türkçe eğitimimi ve dil becerilerimi geliştirme hedefiyle, Yunus Emre Enstitüsünde eğitim aldım ve burada dilin temelleri ile Türk halkının kültürü hakkında bilgiler edindim. Okuduğum ilk eserler arasında Necip Fazıl’ın Çile ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir eserleri yer aldı; bu çalışmalar, Türkçeye olan ilgimi daha da pekiştirdi. Türkçe öğretim yetkinliğine ulaştığımda, Mısır’daki çeşitli hayır kuruluşlarında gönüllü olarak Türkçe öğretmeye başladım. Bu kurumlar, uluslararası öğrencilere de açık olup, dil alışverişi konusunda katkı sağlamaktaydılar. Bu süreçte Türkçe, farklı milletlerden bireylerle iletişim kurmamızı kolaylaştıran ortak bir lisan hâline geldi ve bu durum her ne kadar Türkçe bizim için sonradan öğrenilmiş bir dil olsa da tanışmalarımızı ve ilişkilerimizi güçlendiren yeni ve sağlam bir zemin oluşturdu.

Wikipedia platformunda Türk yazar ve şairleri hakkında çok sayıda makalenin Arapçaya çevirisine gönüllü olarak katkıda bulundum. Bu çeviriler, Arap toplumu ve Arapça konuşan bireylerin Türk şairlerini daha yakından tanımalarına olanak sağlamak amacıyla gerçekleştirildi. Wikipedia, çevirdiğim tüm makaleleri yayımladıktan sonra Türkoloji alanında daha ileri düzeyde bilgi edinme arzumu teşvik etti. Türkiye’ye gittiğimde kazandığım Türkiye Bursları sayesinde araştırmalarımı genişletebilme ve daha fazla bilgi edinme fırsatı buldum. Bu süreçte, Türkçeden Arapçaya ve Arapçadan Türkçeye çeviri yapılırken karşılaşılan teknik sorunlara ve Arap öğrencilerin Türkçeyi öğrenme evresinde karşılaştıkları kimi dilbilimsel engelleri aşmalarına yardımcı olacak çalışmalara odaklandım. Ayrıca Osmanlı elifbasıyla telif edilmiş el yazması ve matbu Türkçe eserleri inceleyerek, Mısır’ın değerli kütüphanelerinde yer alan ve daha önce kadim Türkçe bilgim olmadığı için erişemediğim pek çok değerli eseri okuma ve inceleme fırsatı buldum. Osmanlı elifbasıyla yazılan Türkçeyi okuyabilme yeteneğini kazanmam bana, kendisinden haberdar olamadığım deryavari bir hazinenin kapılarını açtı.

 Yüksek lisans ve doktora eğitiminde Türkçenin tarihine olan ilgim daha da derinleşip Türkiye Türkçesinin ne kadar güçlü ve sağlam olduğunu fark ettim. Bu dil, tarih boyunca yapısal temelini neredeyse kaybedecek kadar çok yabancı değişikliklerden geçmiş olsa da bu değişikliklere karşı direnç göstermiş ve yapısal temelini yazarlar ve şairler sayesinde korumuştu. Bu yazarlar ve şairler, dili yıkmaya ve temellerini çözmeye yönelik her türlü etkiden kaçınmaya çalıştılar. Halkın kültürüne ve metodolojisine uygun şekilde bu değişiklikleri kullanarak, halk edebiyatı romanları aracılığıyla mirası korudular.

Dil kullanımım yalnızca akademik alanla sınırlı kalmamış, aynı zamanda çevirmenlik alanında da genişleyerek uluslararası ticaret gibi birçok farklı alanda deneyim kazanmama olanak tanımıştır. Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneğine (MÜSİAD) üye olmam, ticaretin çeşitli alanları hakkında bilgi edinmemi kolaylaştırmış ve bu durum da uluslararası ticaret konularında derinlemesine anlayış geliştirmem için gereken temeli sağlamıştır. Bu sayede Türkçe dil ve iletişim becerilerimi kullanarak, Türk pazarında etkili ağlar oluşturdum. Arapça ve İngilizce konuşan ülkelerdeki firma ve iş adamlarıyla Türk pazarı arasında bağlantılar kurarak, Türkiye’deki önemli ticari sektörleri ve yüksek kalitede ihracat ürünlerini tanıtmıştım. Ayrıca ister Mısır ister Türkiye’de eğitimlerini sürdürmek isteyen öğrencilerle olan bağlantılarım aracılığıyla Türk ve Arap kültürel etkinliklerinde aktif rol aldım. Bu öğrencilere Türkiye’deki üniversiteleri, eğitim metodolojilerini ve Türkiye’deki kamu ve özel sektörler tarafından sunulan burs olanaklarını tanıttım.

Türkçe ve Arapça arasında çevrilen eserlerin sayısını artırmak amacıyla çeşitli yayınevleri ile iş birlikleri gerçekleştirdim. Bu iş birlikleri, Türk ve Arap toplumları arasındaki kültürel ve akademik bağların güçlenmesine katkıda bulunmayı hedefledi. Ayrıca, seçkin Türk romanlarının Arapçaya çevrilmesi için önerilerde bulunarak, bu eserlerin yanı sıra yazarların biyografileri ve önemli çalışmaları üzerine çeviriler gerçekleştirdim.

Tıbbi çeviri alanında da etkin bir rol üstlenerek, tedavi amacıyla Türkiye’ye gelen yabancı hastalarla etkileşimde bulundum. Bu hastaların tedavi süreçlerinin Türkiye’deki tıbbi gelişmeler doğrultusunda sürdürülmesine destek sağladım. Bilimsel, edebî, ticari ve kültürel alanlarda elde ettiğim tecrübeler, Türk ve Arap toplumlarının ortak çıkarlarına yönelik birçok projeye ilham kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor.

Mısır ve diğer Arap topluluklarının Türk kültürüne olan ilgisi arttıkçainsanların okuduklarını daha iyi anlama isteği de artmıştır. Bu nedenle, Mısır ve diğer Arap ülkelerinde Türkçe öğrenenlerin sayısı, Türkiye’deki Türkçe öğrenenlerin sayısına yaklaşmıştır. Bu ilgi büyük ölçüde, Türk dizilerinde ve Türkiye’de yaşayan Türk öğrenciler tarafından yayımlanan videolarda gördükleri büyüleyici turistik yerleri ziyaret etme arzusundan kaynaklanmaktadır.

Ayrıca, Türk toplumu ve kültürü hakkında daha fazla bilgi edinme konusunda büyük bir hevesleri vardır. Bu durum, bana, Türkiye’de yaşayan yabancılara veya Türkiye dışındakilere Türkçe öğretme fırsatını verdi. Türkçe öğretimi alanında çalışırken, dersleri daima kültürel, edebî içerik ve konularla ilişkilendirerek öğrencilerin Türk toplumu ve gelenekleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağladım. Yani dersleri sadece dil konularıyla sınırlı tutmadım. Bu yaklaşım, öğrencilerin Türk milletini daha kapsamlı bir şekilde tanımalarını ve anlamalarını desteklemektedir.

Türkiye’deki eğitim sürecim boyunca, çeşitli uluslararası öğrencilerle tanışma imkânı buldum. Bu öğrencilerle aramızdaki ortak dilimiz TürkçeydiTürkçe, benim için diğer topluluklarla gönül bağı kurma imkânı olmuş ve bana bu sayede birbirinden çok farklı kültürleri daha yakından tanıma şansı vermiştir. Batı’dan, Balkanlar’dan, Asya ve Afrika’dan gelen kökenleri farklı insanlarla dostluklar kurdum ve onlarla ortak dilimiz Türkçe oldu.

Sonuç olarak, Türkçe, kültürel zenginlikleri ve tarihî mirası farklı kıtalara aktaran, küresel etkiye sahip canlı bir dil olarak hayatın merkezine mevzilenmiştir. Eğitim, medya ve sanat yoluyla yürütülen kültürel diplomasi aktiviteleri, Türkçenin dünya dilleri arasında öne çıkan özel bir yer edinmesini sağlamaktadır. Bu çerçevede, Türkçenin kültürel ve global iletişim aracı olarak kullanımı, çeşitli topluluklar arasında anlayış ve iş birliğini artırmaya önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Yukarıda belirttiğim hususlardan da anlaşılacağı üzere, Türkçenin akademik, kültürel, bilimsel, edebî, tarihî, siyasi ve ticari alanlardaki bilgimi genişletmemde temel bir faktör olduğunu gözlemliyorum. Eğer konuşacak ortak bir dil olmasaydı, uluslar ve toplumlar arasında gönül köprüleri de kurulamazdı.

Her Boydan dergisinin 2. sayısını okumak için tıklayın.
Her Boydan dergisinin tüm sayılarını okumak için tıklayın.


İlgili Haberler

her-boydan
Her Boydan

Türkçe, kültürel zenginlikleri ve tarihî mirası farklı kıtalara aktaran, küresel etkiye sahip canlı bir dil olarak hayatın m

Salı, 28 Ocak 2025

baglar
Bağlar

Üsküplü yazar Furkan Şaban ile YTB himayesinde SEDEP kapsamında yayımlanan ilk kitabı Üsküp’ün Yedi Rengi’ni ve yazarın ilk k

Cuma, 24 Ocak 2025

telve
Telve

Her zamanki gibi evi tam üç defa dolaştım; ocak ve musluk kapalı, ampul sönmüş. Tam ayakkabılarımı giymiş kapıyı çekecekken a

Salı, 21 Ocak 2025