Gora

Pazartesi, Ekim 24, 2022

Biri askere veya gurbete giderken onu şarkılarla uğurlarız, oralardan dönerken de şarkılarla karşılarız. Gurbetten döndüğünde birisi ilk gün geleneksel kıyafetlerini giyer. Bunun sebebi belki onun özüne dönmesini hızlandırmak belki de hasretini en çabuk şekilde giderme çabasıdır.

Slav masallarından çıkmış gibi yükselen yeşil dağlar, Şar’ın size lütfettiği bir göz zevkidir. Tarihi, şarkılarında gizli olan bir zevktir bu. Ve yalnızca dinlemesini bilene anlatır kendisini. Belki sayımızın azlığından belki de yaşadığımız yerin güzelliğinden büyük davalarımız, kavgalarımız olmaz. Gora’da ana dilimizde eğitim alamasak da hâlâ kendi dilimizi bilir, onu korur ve kullanırız. Gülün üstüne düşen çiyin onu etkilememesi gibi.

Goralılar dağlarda yaşar. Gora’nın anlamı da buradan gelir “yukarı, yukarı dağlar” demektir. Yüksek yerlerde yaşamak bizim kimliğimiz. Soğuk havasına borçluyuz sert olmamızı. Bugün konforlu evlerimizde yaşasak da yüzyıllardır DNA’mıza kazınmış bu özelliği hiçbir şey değiştiremedi.

Peki bu soğukkanlı insanlar hiç mi duygulanmaz? Kalbi çarpmaz mı bir çocuk kahkaha attığında, ilkbahar gelince şarkı söylendiğinde ya da babalar gurbetten dönünce? Elbette çarpar, insanız sonuçta. İnce işçilik isteyen sanatları ustaca yaptığımızı söylediğimde şaşırmayın o yüzden. Çünkü insanın sanatçı olması için duyarlı ve ahlaklı olması gerektiği gibi zanaatçı olması için de gerekenler bunlardan ibarettir.

Orta Asya’dan Balkanlar’a gelirken yanımızda getirdiğimiz karakteristik atlardan, hâlâ kullandığımız bazı Şaman geleneklerden kimliğimiz anlaşılsa da bence ustası olduğumuz meslekler, nereden geldiğimizin asıl kanıtıdır. Uzaklardan tatlıcılığı ve silahçılığı getirmişiz. Atalarımızın savaşlarda yiğit olması bu mesleği aşkla taşımamıza sebep olmuş. Zaman ilerledikçe tüfek yapmışız. Nitekim sedef ve altınla işlenip Gora motiflerinin süslediği ve dönemin Sırp kralına hediye edilen tüfek Belgrat Müzesi’nde dururken Budapeşte’de sergilenen Gora tüfekleri de tarihteki önemli yerimizi hatırlatıyor. Ustası olduğumuz başka bir meslek odun oymacılığıdır. Basit bir odunu alıp kültürümüzün yüzüne sahip olana dek yontarız onu.

Yugoslavya’nın en iyi tatlıcıları yetiştirdiğini inkâr edemeyiz ama ya Balkanlar’daki herhangi bir tatlı dükkânının bir Goralı tarafından işletildiğini hemen anlarım desem… Dükkâna adımınızı attığınızda vanilyayla şerbet, karamelle Gora ustalarının bağımlısı olduğu Türk kahvesi kokusu sizi huzurun en güzel meskenine davet eder. Bu restoranların görüntüsü süsten uzak ama zariftir. Çünkü günlük hayatta gösteriş garip karşılanır. Süs, sadece kutlamalara hastır.

Düğünlerimiz bir hafta sürer ve herkes o günlerin ne kadar önemli ve özel olduğunu bilir. Müziğin mantık aramayan gücü ve insanların sevinçlerini paylaşma istekleri, Gora düğünlerinin başlıca özelliğine dönüşür. Gelinlerimizin yüzüne beyaz boya sürülür; buna altın sarısı, mavi, kırmızı gibi bütün coşkun renkler eklenir ve böylece Slav bir güzellik ortaya çıkar.

Gora'nın yeşil dağları.

Goralılar hem Slav hem Müslüman oldukları için çok nazik geleneklere sahiptirler. Bu nedenle zarif kutlamaları vardır. Örneğin “Đurđevden.” Balkanların farklı yerlerinde benzer isimlerle kutlanırken bazı kaynaklarda Ortodoks, bazı kaynaklarda Şaman geleneği olduğundan söz edilir. Đurđevden baharın temsilcisidir ve yedi gün boyunca kutlanır. Đurđevden’le birlikte her şey ama özellikle ayılar uyanır. Bahar başlamadan önceki güne Goralılar “Pred Mečka” yani “Ayıdan Önce” demişler.

Baharın kutlamaları, ayıların uyanma tehlikesinden önce yani Pred Mečka gününde başlar. O gün insanlar şafak doğmadan kalkarlar. Üzerine çiy düşmüş otlar toplanır ve ineklere verilir, ilkbaharın ilk otlarını yiyen ineklerin sütlerinin daha lezzetli olacağı düşünülür. Adını Gora’dan alan sarı Gorolia çiçekleri toplanıp evler o çiçek ve dallarla süslenirken Gorolia çiçeklerinin yaprakları çocukların banyo sularına katılır. Bu suyun çocuğun gelişmesine yardımcı olduğuna inanılır.

Gençler, müzik ve eğlenceyle topladıkları çalı çırpıdan büyük bir ateş yakarlar ve üzerinden atlarlar. Pred Mečka bittikten sonra Đurđevden yani Hıdrellez 6 Mayıs’ta başlar ve bir hafta boyunca bütün köylerde kutlanır. İnsanların geleneksel kıyafetler giydiği ve eskiden sevenler için bir buluşma sebebi olan bugün, Goralılar tarafından soğuğu ve açlığı getiren kışı sonlandırmanın fırsatı olarak görülür. Kurak kış sonunda biter ve insanlar için yeni bir umut doğar.

Gora’nın Zlipotok köyünde, Đurđevden’in en ilginç geleneklerinden biri yer alır. Genç erkekler kızların geleneksel kıyafetlerini giyip köyde gezerler. Bunun adı “Cambala”dır. 8000 yıl öncesine dayanır ve Şamanizm’den kalmadır. Anlamı kesin olarak bilinmese de Türkçeden geldiği ve aslının “Can Bağla” ya da “Can Bula” olduğu düşünülür. Amaç, karşıdaki canı ve sevgiliyi anlama çabasıdır.

Đurđevden büyük bir coşkuyla kutlanırken insan, kim bilir kaç geleneğin unutturulduğunu düşünüyor. Atalarımızın aksine artık kışın getirdiği sorunları yaşamasak da bu durum, ilkbaharı karşılamamıza engel olmuyor. Yine de atalarımızın çektiği zorlukları hâlâ hissediyoruz bu hatırlamayla.

Biri askere veya gurbete giderken onu şarkılarla uğurlarız, oralardan dönerken de şarkılarla karşılarız. Gurbetten döndüğünde birisi ilk gün geleneksel kıyafetlerini giyer. Bunun sebebi belki onun özüne dönmesini hızlandırmak ve belki de hasretini en çabuk şekilde giderme çabasıdır.

Konuştuğumuz dile “Goranski” ya da “Našinski” yani “Bizim dilimiz” deriz. “Naşe” “bizim”, sonundaki “ski” eki ise “dil” demektir. Birbirimize genellikle Goralı demeyiz “našinci” yani “bizimkiler” deriz. Az olmamızın önemi yok çünkü az olmak, biz olmaya engel değil. Tıpkı efsanede anlatıldığı gibi:

İki kurt, yavrularını yetiştirdikten sonra yavrularına avlanmayı öğretmek için bir kulübeye yaklaşırlar. Daha sabah olmamıştır. Yaşlı kurt kulübeyi kimin koruduğunu incelemesi için yavrularından birini gönderir. Geri dönen yavru çok korkmuştur, kulübeye yaklaşır yaklaşmaz orayı koruyan köpekler havlayıp onu uzaklaştırırlar.

Kurdu korkutan köpeklerin sayısı azdır ama hepsi aynı cinstendir. Bu durumda yaşlı kurt oraya saldıramayız, der. Yavrusu niye diye sorar. Çünkü, der yaşlı kurt, biz onlardan fazla bile olsak, onlar tek vücut olarak çalışırlar, aynı düşünürler, birbirlerini korurlar.


İlgili Haberler

kardes-topluluklar
Kardeş Topluluklar

YTB Başkanı Abdullah Eren Irak’ta gerçekleştirilen nüfus sayımına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Eren, Kerkük’ün demog

Cuma, 22 Kasım 2024

her-boydan
Her Boydan

Nijeryalı uluslararası öğrencimiz Ali Fahd'dan bir şiir: "Çayın Özü"

Cuma, 22 Kasım 2024

telve
Telve

Dilara Gündüz’ün “Avusturya Göçü’nün 60. Yılı” sergisi, sadece fotoğraflarla değil, aynı zamanda derin insan hikâyeleriyle de

Perşembe, 21 Kasım 2024