"Hiçbir Topluluk Ahıska Türkleri Kadar Uzun Soluklu Bir Travma Deneyimlememiştir"
Çarşamba, Ocak 5, 2022Ahıska Türklerinin günümüzde yaşadıkları sorunların nedeni 1944 Sürgünü’dür ve sürgünün etkileri halen devam ediyor. Diğer bir ifadeyle, Ahıska Türkleri sürgünün sonuçlarını halen yaşıyorlar. Bu, unutmamamız gereken son derece önemli bir husus. Sürgünü yaşamamış olan Ahıska Türkleri dahi bu sürgünün sonuçlarını yaşıyorlar.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün ile Ahıska Sürgünü’nün 77. yılında Ahıska’yı ve Ahıskalıları konuştuk. Ahıska ve Ahıska Türkleri üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Ayşegül Aydıngün, Ahıskalılar için vatan fikrinin nerede düğümlendiğini, Ahıskalıların bugün daha çok hangi ülkelerde ve hangi şartlarda yaşadığını ve en önemlisi Ahıska Türkleri için Türkiye’nin ne anlama geldiğini anlattı.
SÖYLEŞİ: Sibel KILIÇ
Ahıska Türkleri üzerine çalışmalar yapan bir akademisyen olarak bu zamana kadar Türkiye’de Ahıska Türkleriyle ilgili yapılan akademik çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de Ahıska Türkleri konusundaki çalışmaların önemli bir kısmı uzun süre tarihçiler tarafından yapıldı. Sosyolojik ve antropolojik çalışmalar ise son derece sınırlı kaldı. Son yıllarda bu durum değişmeye başlamışsa da çalışmaların önemli bir kısmı Ahıska Türkleri konusunu uluslararası ilişkiler perspektifinden inceleyen çalışmalar oldu. Öte yandan, son yıllara kadar yapılan çalışmaların yine önemli bir kısmı betimleyici, saha araştırmalarına dayanmayan ve kuramsal bir çerçevede konuyu incelemeyen çalışmalardan oluşuyor.
Peki, sizin İsmail Aydıngün ile birlikte hazırladığınız Ahıska Türkleri: Ulusötesi Bir Topluluk-Ulusötesi Aileler kitabınızın az önce değerlendirmesini yaptığınız Ahıska çalışmalarından farklı yanı neydi?
Kitabımız, 1992 yılından beri Ahıska Türklerinin yaşadığı ülkelerin tamamında yaptığımız saha araştırmalarına dayanıyor. Bizim bu kitabı yazmaktaki amacımız saha araştırması verilerini temel alan, kuramsal bir perspektiften konuyu ele alan sosyolojik bir çalışma yapmaktı. Bu bağlamda, Ahıska Türklerini “ulusötesicilik” yazınından hareketle inceledik.
“Ulusötesicilik” kavramını biraz açıklayabilir misiniz?
Ulusötesicilik son yıllarda göç çalışmalarında önemli bir kavram haline geldi ve göç olgusunu çok daha iyi anlamamızı mümkün kıldı. Dolayısıyla “diaspora” kavramı gibi sadece göç edilen ülkedeki gelişmeleri anlamamızı değil, göçmenin ayrıldığı, geride bırakmak durumunda kaldığı yerle bağlarını nasıl sürdürdüğünü de anlamamızı sağlıyor. Bu kavram, birçok ülkede yaşayan ve birbirinden ayrı düşmüş bir topluluk olan Ahıska Türklerinin birbirleriyle sürdürdüğü ilişkileri ve koruduğu bağları anlamamız için son derece işlevsel.
Peki, 21. yüzyılda ulusötesi bir topluluk olmak ne demek ve bunun Ahıskalıların hayatına nasıl etkileri var?
21. yüzyılda ulusötesi bir topluluk olmak 21. yüzyılın iletişim teknolojilerini kullanarak bağlarını sürdürmek demektir, diyebiliriz. Ahıska Türklerinin örneğine bakacak olursak, çok farklı ülkelerde yaşayan aile fertlerinin, akrabaların ve topluluk üyelerinin birbirleriyle iletişim teknolojilerini kullanarak bağlarını sürdürmeleri, hatta mekândan bağımsız bir şekilde, yüz yüze görüşebilmeleri demektir. Cep telefonları, e-posta, Facebook, Skype, Whatsapp, Viber, Tango, Facetime, internet üzerinden yapılan her türlü görüntülü görüşme, dijital fotoğraf makineleri, gönderilen video kayıtları, ucuz uçuşlar bağların devam etmesini sağlayan farklı yöntemler arasındadır. Bu durum sadece Ahıska Türklerinin iletişimi mümkün kılmıyor, aynı zamanda dayanışmanın devamını ve güçlüklerle mücadele edebilmek için gerekli moral desteğini de sağlıyor. Bu anlamda ulusötesi bir topluluk olmanın Ahıska Türklerinin hayatına son derece olumlu bir etkisi var.
Elbette Ahıska Türkleri örneğinde söz konusu olan ulusötesicilik modern anlamda tanımlayabileceğimiz kozmopolit bir ulusötesicilik değil, gayet geleneksel nitelikli etnik bir ulusötesiciliktir. Başka bir deyişle, her ne kadar ulusötesi bir biçimde yaşasalar da aslında bu ulusötesicilik son derece yerel ve milliyetçi bir niteliğe sahiptir.
Topraklarından ve birbirinden oldukça uzak yaşayan Ahıska Türkleri için vatan neresi? Vatan fikri Ahıskalıların yaşadıkları coğrafyalarla özdeş hâle gelebildi mi?
Vatan, sadece bir toprak parçası değildir. Bir halkın kendi etnik kimliğini tam anlamıyla, özgürce ve korkmadan yaşayabileceği bir yerdir. Ahıska Türkleri için gerçek vatan kendilerini devletiyle ve milletiyle özdeşleştirdikleri tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Şüphesiz vaktiyle Osmanlı toprağı olan günümüz Gürcistanı’nın güneyinde yer alan Ahıska’daki köyleri de Ahıskalılar için tarihsel bir vatandır; Ahıska, atalarının, dedelerinin mezarlarının bulunduğu, maddi kültür unsurlarının bulunduğu onlar için özel bir yerdir. Bununla birlikte, Ahıska Türkleri, Gürcistan’ın tamamını vatan olarak görmüyorlar. Elbette, Ahıska Türkleri için çoğunun doğduğu, büyüdüğü, okula gittiği, sosyal çevrelerinin bulunduğu, daha da önemlisi kendi insanlarıyla birlikte yaşadıkları Orta Asya ülkeleri de vatandır. Öte yandan, 1950’lerin sonundan göç ettikleri, Sovyet rejimi boyunca kendilerini en güvende hissettikleri ve halen de yaşadıkları Azerbaycan da vatandır.
Ahıska Türkleri derken, nüfus olarak ne ölçüde bir halktan bahsediyoruz ve bu halk yoğunluklu olarak dünyanın hangi ülkelerinde, o ülkelerin hangi bölgelerinde yaşıyor?
Bin ve üzeri bir nüfusu dikkate alacak olursak, Ahıska Türkleri günümüzde 9 farklı ülkede yaşıyor. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD. Toplam nüfusa ilişkin resmî bir veri bulunmuyor. Ayrıca, eski Sovyet coğrafyasında yaşayan tüm Ahıska Türkleri de Türk olarak kayıtlı değil. Bu nedenle, Ahıska Türklerinin nüfusuyla ilgili sadece derneklerin sağlamış olduğu tahmini sayılar verilebilir. Tahminen Türkiye’de 100 binden fazla Ahıska Türkü vatandaşlık alarak daimi bir şekilde yaşıyor. Ancak halen vatandaş olmamış ve oturma izniyle yaşayanlar da mevcut. Buna ek olarak yaz döneminde turizm bölgelerinde çalışmak üzere gelenler de var.
Türkiye’nin birçok kentinde yaşayan Ahıska Türkleri ağırlıklı olarak Bursa, Antalya, İzmir, Erzincan ve Bitlis’te yaşıyor. Gürcistan’daki Ahıska Türkü nüfusu da bin civarında ve ağırlıklı olarak Tiflis’te yaşıyorlar. Azerbaycan’da bu sayının 90 bin civarında olduğu düşünülüyor. Ahıska Türkleri Azerbaycan’da ağırlıklı olarak Saatlı ve Sabirabad’da yoğunlaşmışlardır. Kırgızistan’daki Ahıska Türkü nüfusu 45 bin civarında ve bunlar ağırlıklı olarak Çüy, Oş ve Celalabad’da yaşıyorlar.
En büyük Ahıska Türkü nüfusu ise Kazakistan’da bulunuyor ve sayılarının da 200 bini bulduğu düşünülüyor. Ahıskalılar burada da ağırlıklı olarak Almatı civarında, Talgar, Canbul ve Kızılorda’da ikamet ediyorlar. Özbekistan’da 1989 Fergana Olayları öncesinde 100 bin Ahıska Türkü yaşarken, günümüzde bu sayı önemli ölçüde azalmış durumda ve ülkedeki Ahıskalı Türk nüfusunun 40 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Ahıska Türkleri, Özbekistan’da ise çoğunlukla Buhara, Navoy, Semerkant ve Taşkent gibi şehirlerde ikamet ediyorlar.
Ahıska Türklerinin Rusya’daki nüfusunun da 100 bin olduğu tahmin ediliyor ve Rusya’dakilerr Rostov, Krasnodar, Stavropol ve Voronej gibi yerlerde yoğun olarak yaşıyorlar. Rusya’nın Kırım’ı işgalinden sonra Ukrayna’nın doğu bölgesinde Rus ayrılıkçılarla Ukrayna güçleri arasında süren çatışmalar nedeniyle çatışma bölgesinde yaşayan Ahıska Türklerinin bir kısmı Erzincan ve Bitlis’e getirilmiş ve Ukrayna’daki nüfus önemli ölçüde azalmıştı. Ukrayna’daki Ahıska Türk nüfusu da 8 bin civarındadır ve yoğun olarak Kırım, Kiev, Herson, Harkiv, Mıkolayiv ve Donetsk bölgelerinde bulunuyorlar. ABD’ye de yaklaşık 17 bin Ahıska Türkü; Uluslararası Göç Örgütü girişimiyle Krasnodar’dan götürülmüştü. ABD’deki günümüzdeki Ahıskalı nüfusunun ise 18 bin civarında olduğu tahmin ediliyor ve bunlar Ohio, Pennsylvania, Washington, İllinois ve Kentucky’de yoğun olarak yaşıyorlar. Bu verilere göre, Ahıska Türklerinin tahmini toplam nüfusunun 600 bin civarında olduğu söylenebilir.
Peki, Ahıska Türklerinin yaşadıkları ülkelere sosyo-ekonomik olarak entegre olma durumları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ahıska Türkleri aslında yaşadıkları yerlerin çoğuna entegre olmuşlardır. En büyük zorluklarla ise Rusya Federasyonu’nda karşılaştılar. Özellikle 1989 Fergana Olayları sonrasında Rusya’ya göç etmek zorunda kalanlar entegre olmakta zorluk çekmiş ve ilk kez Rus yoğunluğunun bu derece fazla olduğu yerlerde yaşamak zorunda kalmışlardı. Özellikle Krasnodar bölgesinde yaşayanlar çok önemli ayrımcılıklara maruz kalmış, 1991 sonrasında, yasal hakları olmasına rağmen oturma iznine ve geçerli bir kimliğe sahip olamamışlardı. Ahıska Türkleri yıllarca, geçerliliği olmayan Sovyet pasaportlarıyla vatansız olarak yaşamak zorunda kaldılar.
Orta Asya’da durum biraz daha farklı mıydı peki?
Evet. Sürüldükleri Orta Asya ülkelerine uyum sağlamışlarsa da orada da etnik bilinçlerini ve kültürlerini muhafaza ettiler. Ancak Özbekistan’da gerçekleşen katliam onları göç etmek zorunda bıraktı. Ukrayna’da da uyum içinde yaşadılar ancak 2014 çatışmalarında çatışma bölgesinde yaşayanlar büyük zorluklarla karşılaştılar. Gürcistan ise Sovyet döneminden günümüze kadar Ahıska Türklerinin Türklüğünü kabul etmedi ve onları Gürcü olarak tanımladı.
Gürcistan, 1999’da Avrupa Konseyi üyesi olmuş ve üyeliğinin şartı olarak Ahıska Türklerinin geri dönüşüne ilişkin bir yasanın hazırlanması için çalışmalara başlamıştı. Söz konusu yasa taslağı 11 Temmuz 2007 tarihinde Gürcistan Parlamentosu’nda görüşüldü ve 1 Ocak 2008 tarihinde yürürlüğe girmek üzere kabul edildi. Buna rağmen, Gürcistan’a geri dönüş çok sınırlı kaldı. Sovyet döneminde ya da 1991 sonrasında Gürcistan’a dönenler de büyük zorluklar yaşadılar.
Ahıskalıların en rahat entegre oldukları ve aynı zamanda kendi kimliklerini koruyabildikleri ülkeler hangileri ?
Ahıska Türklerinin en iyi uyum sağladıkları ve aslında “özel yerleşim”in 1956 yılında sona ermesinden sonra göç etmeye başladıkları Azerbaycan ve 1991 sonrasında göç etmeye başladıkları Türkiye’dir. Ahıska Türkleri tüm yaşadıkları yerlerde kimliklerini muhafaza etmişlerdir.
Ahıska Türkleri için Türkiye’nin önemi nedir? Dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Ahıskalılar ile burada yaşayanların yaşam şartlarını karşılaştırdığımızda nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?
Ahıska Türklerinin önemli bir çoğunluğu için tek gerçek vatan Türkiye’dir. Türkiye, onların kendilerini güvende hissettikleri, çocuklarının geleceklerini gördükleri yerdir aynı zamanda. Dolayısıyla göç ederek sahip oldukları birçok şeyi geride bırakmalarının ve Türkiye’de karşılaştıkları bazı zorluklara rağmen göç etmeye devam etmelerinin nedeni çocuklarının geleceğini güvence altına almak istemeleri. Bu bağlamda, Ahıska Türkü gençlerin Türkiye’de eğitim alması da aileleri için büyük önem taşıyor.
Peki, bu durumda Ahıskalıların en iyi yaşam koşullarına sahip olduğu ülke hangisi?
En iyi yaşam şartlarına ABD’de yaşayan Ahıska Türklerinin sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bununla birlikte, Ahıska Türklerinin çoğu ABD’ye göçü “üçüncü bir sürgün” olarak değerlendiriyor. Geçerli bir kimlikleri ve dolayısıyla pasaportları olmayan, Özbekistan’dan Krasnodar’a gelip Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra vatansız kalan Ahıska Türkleri kendilerine sunulan tek seçeneği kabul ederek yaşadıkları ayrımcılıklardan kurtulmak ve daha iyi bir yaşama erişmek için ABD mülteci programı çerçevesinde 2004 yılında başlayan (ve takip eden birkaç yıl devam eden) göçle ABD’ye gitmişti. Yine Kazakistan’da yaşayanların durumlarının diğer Orta Asya ülkelerine göre daha iyi olduğunu söylemek mümkünse de yaşadıkları ülkelerin birçoğunda sosyo-ekonomik sıkıntılar çeken Ahıska Türkleri mevcut.
Ahıska Türkleri kendi yönetimi olmayan tek Türk topluluğu olmasına rağmen sizin de belirttiğiniz gibi Türk kimliğini koruyan ve asimile olmamış bir topluluk. Sizce bunda neyin etkisi var daha çok?
Bu bilgi doğrudur. Ahıskalılar kimliklerini sadece korumamış, bilakis güçlendirmişlerdir. Genellikle bu tür sürgünleri yaşamış topluluklar, özellikle de küçük topluluklar var olma mücadelesi verirler. Sovyet rejiminin Türk kimliğine yönelik saldırısı, resmî olarak bu kimliği tanımaması, Ahıska Türklerinin tehdit altında hissettikleri kimliklerine daha fazla sarılmalarına, onu daha fazla korumalarına neden olmuştur.
Ahıska Türkleri yaşamak zorunda kaldıkları tüm ülkelerde uyum içinde yaşadılar ve yaşadıkları toplumlara katkı sağladılar. Ancak kendi kimliklerini, kendi kültürlerini mümkün olan en yüksek düzeyde korudular ve asimile olmadılar. Evlilikleri büyük çoğunlukla grup içinde yaptılar ve Türklüklerini kesinlikle unutmadılar. Elbette yaşadıkları Orta Asya ülkelerinin ve Azerbaycan’ın kültüründen etkilendiler. Özellikle yaşadıkları ülkelerin dilinden, yemek kültüründen etkilendiler ancak Türklüklerini, etnik kimliklerini hep muhafaza edip ve güçlendirdiler.
Zorunlu göçün Ahıska Türkleri üzerindeki sosyo-psikolojik etkileri nasıl oldu? Geçmişinde tehcir gibi bir travma olması Ahıska Türklerinin bugününe ve geleceğe bakışına nasıl yansıyor?
1944 sürgünüyle başlayan, 1956 yılına kadar “özel yerleşim”le yani birçok vatandaşlık hakkının sınırlandığı bir tür kamp hayatıyla devam eden, ardından 1989 Fergana Olayları nedeniyle yinelenen zorunlu göçler nedeniyle Ahıska Türklerinin travmaları, göç edilen yerlerde çıkan çatışmaların göçleri tekrar zorunlu kılmasıyla günümüze kadar devam etti. Sanırım dünyada başka hiçbir topluluk Ahıska Türklerinin deneyimlediği kadar uzun soluklu bir travma deneyimlememiştir. Sürgünü yaşamış Ahıska Türklerinden Özbekistan’a sürülenlerin bir kısmı hayatları boyunca çoğumuzun gezme amacıyla gittiği yerlerden daha çok sayıda yerde yaşamak zorunda kalmışlardır.
Somut bir örnek vermek sanırım ne demek istediğimi anlatabilmem açısından oldukça açıklayıcı olacak:
ABD’de mülakat yaptığımız ve babası askerdeyken 8 yaşında sürülen bir Ahıska Türkü kadının önce Özbekistan’a sürüldüğünü, 1989 olaylarından sonra Kazakistan’a kaçtığını, orada bir süre kaldıktan sonra Apşeronsk’a gittiğini, damadı ve kızı onları bulduktan sonra Smolensk’e göç edip orada 4-5 yıl yaşadığını, ardından Nijnibakanski’ye (Krasnodar) göç ettiklerini, orada yaşanan ayrımcılıklar nedeniyle Çeçenistan’a gitmek zorunda kaldıklarını, Çeçenistan’da savaş başlayınca Kalmukya’ya göç ettiklerini, tüm çabalarının geçerli bir kimlik almak ve insanca yaşamak olduğunu, sonra Kalmukya’da kimlik alabildiklerini ancak ABD’ye gidebileceklerini öğrendiklerinde Nijnibakanski’ye geri dönüp oradan ABD’ye gittiklerini anlatmıştı. Görüştüğümüz dönemde 78 yaşında olan bu Ahıska Türkü 70 yılda 9 farklı yerde yeniden bir yaşam kurmak zorunda kalmış. Sanırım bu örnek ne demek istediğimi anlatıyor.
Ayrıca Ahıska Türklerinin aileleriyle bir arada yaşayabilmelerinin onlar açısından ne kadar önemli olduğunu ancak buna rağmen birçok ailenin farklı yerlerde yaşamak zorunda kaldığını araştırmalarımızda tespit ettik. Geniş aile dayanışması, köy dayanışması ve genel olarak grup dayanışması Ahıska Türklerinin yaşadıkları travmaları atlamalarında ve zorluklarla mücadele edebilmelerinde en önemli etken olmuştur. Aynı yerde veya farklı yerlerde yaşarken ulusötesi bağlar kurarak sürdürülen ilişkiler her zaman önemli bir psikolojik destek kaynağı olmuştur, olmaya da devam ediyor. Sınırları aşarak devam ettirilen bağlar özellikle geniş aile dayanışmasının devamını mümkün kılıyor. Sürekli zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan Ahıska Türklerinin sorun ve acılara aile dayanışması sayesinde dayanabilmesi, dışlanmışlık gibi duygularla mücadele etmelerini kolaylaştırarak depresyon gibi sorunların önüne geçiyor.
Ama tüm bunlara rağmen Ahıska Türklerinin sürgüne dair acıları ve travmaları devam ediyor anladığım kadarıyla…
Evet, Ahıska Türklerinin günümüzde yaşadıkları sorunların nedeni 1944 Sürgünü’dür ve sürgünün etkileri halen devam ediyor. Diğer bir ifadeyle, Ahıska Türkleri sürgünün sonuçlarını halen yaşıyorlar. Bu, unutmamamız gereken son derece önemli bir husus. Sürgünü yaşamamış olanlar dahi bu sürgünün sonuçlarını yaşıyor. Ahıska Türkleri tüm Sovyet dönemi boyunca ve sonrasında Gürcistan’a dönmek için mücadele etti ancak artık umutlarını büyük ölçüde yitirdiler. Artık Ahıskalıların büyük çoğunluğu geleceğini Gürcistan’da değil, Türkiye’de görüyor. Eğitimli ve iş sahibi olanlardan yaşam standartlarını Türkiye’ye göç ettikten sonra muhafaza edemeyeceklerini düşündükleri için göç etmek istemeyenler dahi çocuklarının geleceğini Türkiye’de görüyor ve onların Türkiye’de eğitim almalarını için kendilerine sunulan ve sahip oldukları tüm olanakları değerlendiriyor. Örneğin, gelirleri ölçüsünde Türkiye’de ev alıyorlar.
Son olarak, Ahıska Türkleri bugün ne gibi sosyo-ekonomik sorunlarla yüzleşiyor? Sürgünün 77. Yılında Ahıskalılar ne istiyor, ne bekliyor?
Ahıska Türklerinin yaşadıkları tüm ülkelerde önemli sorunları vardır ancak bu sorunlar ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Sürgünün 77. yılında ne istediklerini ve ne beklediklerini bence onlara ve onların temsilcilerine sormak en doğrusu olacaktır. 77 yıl boyunca çok önemli insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalan Ahıska Türklerinin maddi kayıpları, köylerine dönüş talepleri halen karşılanmadı. Gürcistan bu konuda son derece isteksiz davrandı ve Avrupa Konseyi’ne karşı yükümlülüklerini tam anlamıyla yerine getirmedi. Avrupa Konseyi de bu konunun ciddi takipçisi olmadığı için mesele çözüme kavuşamadı.
Daha önce de belirttiğim gibi Ahıska Türklerinin büyük bir kısmı geleceğini Türkiye’de görüyor, kendilerini güvende hissettikleri, gerçek vatanları olarak tanımladıkları Türkiye’de yaşamak ve Türk vatandaşı olmak istiyorlar. Bursa’da yaptığım mülakatlardan birinde Fergana Olaylarını yaşamış Ahıska Türkü bir kadın, tüm yaşadığı ekonomik zorluklara rağmen “Sen evinin kapısını kapadığın zaman başına bir şey gelmeyeceğini bilerek huzurla uyumanın ne büyük bir nimet olduğunu bilemezsin, vatansız olmanın ne demek olduğunu anlayamazsın.” demişti. Ahıska Türklerinin Türkiye’ye neden göç etmek istediklerini anlamamız için sanırım bu Ahıska Türkü’nün söylediği üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Kanaatimce Türkiye Cumhuriyeti, 1944 yılından bu yana devam eden zorunlu göçlerin Ahıska Türklerinde neden olduğu travmaları bütünüyle telafi edecek ve 1921 yılında Gürcistan Türkiye sınırının kesinleşmesiyle sınırın diğer tarafında kalan insanlarına güvenli bir gelecek sunacak adımları daha hızlı, etkin ve kararlı bir şekilde atmalıdır. Hem vatandaşlık kanunu hem de 1992 yılında çıkarılan 3835 sayılı yasa, gerekli yasal altyapıyı sağlıyor. Gerekli olan tek şey siyasi kararlılıktır.