Kardeş Şehirler: Üsküp ve Bursa
Cuma, Nisan 28, 2023"Bir şehrin gözlerinin içine bakıp kaybolduğunuz oldu mu hiç?” sorusuna cevabınızın ne olduğunu bilemem, fakat itiraf etmeliyim ki benim oldu. Belki de bir şehir ile dost olmanın ilk adımı onda kaybolmaktır.
Bazı şehirlere kalbimle de adımlar attığım için unutulmaz hatıralar biriktiririm. Bundan dolayı benim gönül dünyamda çok değerlidirler. Yağmur, sabâ rüzgârı ve ezanlarıyla gönlümü her zaman fetheder bu şehirler. Açıkçası bu şehirleri ben, hayatımda çok az insan için kullandığım “dost” kavramıyla özdeşleştiririm. Sorularımın cevabını bu güzel şehirlerde bulurum. Birbirimizi yolsuz ve yolcusuz bırakmayız. Ne mal ne de süs ile mütevazı hâlimizi değiştiririz. Şehri ziyaret etmeyi bir “ahde vefa” olarak görürüm. Ziyaret etmezsem rüyalarıma girer, hatıralarım canlanır. Öyle alışırım ki şehre, bırakmak istemem onu, onun beni bırakmak istemediği gibi. Ne kadar uzaklaşsam bile dönüp dolaşıp yine orada bulurum kendimi. Bedenen olmasa da ruhumla oradayımdır. İşte hissettiklerimin müsebbibi iki güzel şehir Üsküp’üm ve Bursa’mdır. “Üsküp” (Makedonca; Skopje, Arnavutça; Shkup) ismi, bir İlir kabilesinin yerleştiği Skupi’den gelmektedir. Balkan yarımadasının tam ortasında bulunmaktadır. Günümüzde Kuzey Makedonya’nın başkentidir. Antik çağlarda ismi “Prusya” olan Bursa ise Osmanlı Devleti’nin başkentlerinden biri olmuştur. Günümüzde de Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Bu güzel şehirleri kuşbakışı görebileceğimiz Üsküp’ün Vodno Dağı ve Bursa’nın Uludağ’ında şehrin “bakışlarını” görürüm. Hayranımdır bu peyzaja. Öyle güzeldir ki gözleri, gözlerinin birinde ben, yaşamayı tercih etmişimdir. Bu iki şehir ortak bir tarihi, dini ve kültürü paylaşmaları bakımından birbirine sımsıkı bağlıdır. Ayrıca Üsküp ve Bursa’nın çok uzun süre aynı gönül coğrafyasında yer alıyor olmaları önemlidir.
Kalbimin attığı adımları izleyelim biraz. Üsküp’ü fetheden ve şehri imar eden Paşa Yiğit Bey’in, İsa Bey ve oğlu İshak Bey’in, Şair Âşık Çelebi’nin, İshak Çelebi’nin, Ataullah Efendi’nin, Fettâh Efendi’nin, İdriz Efendi’nin ve Yahya Kemal’in annesinin kabirlerini, eserlerini ziyaret ettikçe ve hayatlarını okudukça Üsküp’ün bir ruhu olduğunu anlamaktayım. O yüzdendir ki “Şehirlerin ruhu dururken şehrin anatomisini yapın demeyin bana” derim içimden. Her şehrin bir ruhu, bir kalbi vardır elbette. Üsküp’ün olduğu gibi Bursa’nın da Osman Gazi’si, Orhan Gazi’si, Yıldırım Beyazıt’ı, Emir Sultan’ı, Üftâde’si, Molla Fenârî’si, İsmail Hakkı’sı, Somuncu Baba’sı vardır. Nitekim Evliya Çelebi Bursa’yı “üzerinde nur dolaşan ruhaniyetli bir şehir” olarak tarif etmiştir. Bursa’ya “evliyalar şehri” de denilmiştir. Üsküp ve Bursa gibi ruhu olan şehirlerin tarihi eserlerini, güzel mekânlarını ziyaret ederek, bu iki şehir için önemli şahısların hayatlarını öğrenerek ruhumda unutulmaz izler nakşolur.
Bu izlerle Üsküp ve Bursa’nın sokaklarında kendimi bulmaya, tanımaya, ruhumu dinlemeye çalışırım. Bir nebze de olsa bu fâni dünyanın girdabına kapılmaktan kaçarım. “Bir şehrin gözlerinin içine bakıp kaybolduğunuz oldu mu hiç?” sorusuna cevabınızın ne olduğunu bilemem fakat itiraf etmeliyim ki benim oldu. Belki de bir şehir ile dost olmanın ilk adımı onda kaybolmaktır. Hissettiklerimi Cahit Koytak mısralara ne güzel dökmüş:
Şehrin tadını çıkar, öyleyse,
Şehri tanımaya çalış;
Onun altını, üstünü,
İnsanlarının güzelliğini,
Orada duyduğun uğultunun
Rengini, tonunu, büyüsünü…
Şehre dokun, bir çiçeğe,
Bir kitaba, bir çalgıya,
Bir dostun omuzuna,
İyileşmiş bir yaraya,
Bir kuşun kanadına
Dokunur gibi!
Gözlerinin içine bak,
Gülümse, kucaklaş şehirle
Yanak yanağa,
Sevgi sözleri söyle ona,
Sonra da sokaklarında kaybol ki,
Bulabilesin kendini yine orada.
Eski ve yeni Üsküp’ü birbirine bağlayan Vardar Nehri’nin üzerindeki Taşköprü’de yürümekle köprüyü inşa eden Sultan II. Murat’ı hatırlar gibiyiz. Günümüzde olmayan Burmalı Camii’nin de hayali gözümüzün önünde. Tarihî Türk Çarşısı’na ve Üsküp Kalesi’ne adım atılması ve şehrin birçok yerinde camilerin, hamamların, çarşıların bulunması sanki Bursa’da olduğumuzu hissettirir. Sultan II. Murat Camii ve Saat Kulesi, Üsküp Beyi olan İshak Bey’in inşa ettiği Alaca, İsa Bey’in inşa ettiği İsa Bey, Mustafa Paşa, Rufai Dergâhı, Yahya Paşa, çarşının merkezinde bulunan Murat Paşa gibi camileri gördükçe Bursa’nın güzel camileri hatırıma gelir. Nitekim Bursa’nın I. Murat Hüdavendigar Camii ve Türbesi, Emir Sultan Camii ve Türbesi, Orhan, Yıldırım, Ulu Camii bunlara örnek verilebilir. Eskiden ilim merkezleri olan medreselere baktığımızda ise Bursa’da bu yapıların çoğunun cami külliyelerinin içinde yer aldığı görülür. Bunlara örnek olarak Yeşil, Muradiye, Yıldırım medreseleri verilebilir. Günümüze ulaşmamış olmakla birlikte Üsküp’te İshakiye, Meddâh, İsa Bey, Mustafa Paşa, Yahya Paşa gibi medrese ve mektepler bir zamanlar Balkanlar’ın ilim merkezi olmuştur. Bu medreselerde birçok ilim adamı yetişmiştir. Hanlara baktığımızda ise Üsküp’te Kapan Han, Kurşunlu Han, Sulu Han ve yanındaki Çifte Hamam gibi yapılarda hissettiğimiz duyguların aynısını Bursa’nın Koza Han, Kapan Han, Fidan Han, Balibey Han, Emir Han, Pirinç Han vs. gibi mekânlarda hissederiz. Üsküp’ün Bit Pazar’ındaki kalabalık, Bursa’nın Kapalı Çarşı’sında karşımıza çıkar. Üsküp ve Bursa’nın bir diğer ortak yanı her iki şehrin sularıdır. Nitekim Evliya Çelebi Bursa’nın çeşmelerinden, pınarlarından, sıcak sularından bahsettikten sonra şu meşhur sözü söylemiştir: “Ve’l-hâsıl Bursa sudan ibarettir.” Çelebi aynı şekilde Üsküp suları hakkında bilgi verdikten sonra “Bu su(lar) billur gibi bir âb-ı hayat suyudur.” ifadesini kullanmıştır.
Üsküp ve Bursa; camileri, hanları, türbeleri, medreseleri, dergâhları, çeşmeleri ve bahçeleriyle güzelleşen şehirlerdir. “Bu hayalde uyur Bursa her gece; Her şafak onunla uyanır güler.” diyor Ahmet Hamdi Tanpınar. Aynı şekilde, Arif Nihat Asya “Çınarların elinden öp,/ Saygıyla geç avluları: Bu kemerler, bu kubbeler tarihin kapıları/ Gökten yere inmiş, uyur, uluların uluları” mısralarıyla Bursa’nın tarihine temas ediyor. Üsküp’te kaybolan eserler olmakla birlikte İslâm’ın ve Osmanlı medeniyetinin kalbini, ruhunu, güzelliğini, mimarisini, ihtişamını Bursa’da olduğu gibi bu şehirde de görebileceğimizi ifade edebiliriz. Bu yüzdendir ki bu iki güzel şehirde yaşamam ve hatıralar biriktirmemle bunları bir bütün olarak görmekteyim. Benim duygularıma tercüman olan Üsküplü Yahya Kemal Beyatlı’yı şu muhteşem mısralarıyla hatırlayalım:
Üsküp ki Yıldırım Beyazıt Han diyârıdır,
Evlâd-ı Fâtihân’a onun yâdigârıdır.
Firûze kubbelerle yalnız bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyla biz’di o.
Üsküp ki Şar Dağı’nda devâmıydı Bursa’nın.
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın…