Kültür, Örf ve Edebiyat Bağlamında Kafkasya’nın Sürgün Halkı Çerkesler

Salı, Mayıs 21, 2024

Bugün dünyanın farklı bölgelerinde aynı zengin kültürün ve tarihin bir parçası olan fakat birbirinden uzakta yaşayan Çerkeslerin birbirlerine ve kimliklerine tutunma çabası, insanlık tarihinin en saygıdeğer mücadelelerinden birisi. Sürgünün 160. yılında Çerkesler, kayıplarının ve ana vatanlarından koparılmanın acısını kalplerinde taşımaya ve “Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.” demeye devam ediyor.

Rusya’nın Karadeniz kıyılarını hâkimiyet altına alma hedefine yönelik olarak 18. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan ve 19. yüzyıl boyunca süren Kafkas Savaşları, Rusya’nın Kafkasya’nın içlerinde ilerleyişiyle ve sonrasında da Çerkes Sürgünü’yle nihayet bulmuştu.

Bu savaş döneminin neticesinde Kafkaslardaki ilerleyişini sürdüren Ruslar, Çerkesleri baskı ve şiddetle Çarlık ordusuna katılmaya, teslim olmaya veya sürgüne mecbur bıraktı. Bu baskı ve sürgün politikasının sonucunda 21 Mayıs 1864’ten itibaren Çerkesler Osmanlı toprakları da dâhil olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerine sürgün edildi. Tarihî kaynaklara göre 1,5 milyon Çerkes’in sürgün edilişi esnasında zorlu göç şartları, salgın hastalıklar ve açlık sebebiyle yüzbinlerce Çerkes yaşamını yitirdi.
 

Anapa, Novorossiysk, Gelincik, Soçi ve Adler gibi Karadeniz limanlarından gemilere bindirilen ve Osmanlı topraklarında Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı ve Kocaeli’ye sürgün edilen Çerkeslerin bir bölümü de Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin gibi bölgelere gönderilmişti. Binlerce yıldır Kafkasya’da yerleşik bulunan Çerkesler maruz kaldıkları bu sürgün şartlarında dahi kimliklerini yitirmemeye ve dillerini kaybetmemeye çalıştı. Bir yandan da sürgün edildikleri bölgelere entegre olmak zorunda kalan Çerkesler, sahip oldukları zengin kültürü ve yaşam biçimlerini korumak noktasında da oldukça kararlı bir duruş sergilediler. 

Aile yapısı ve gelenekler hususunda muhafazakâr bir toplumsal örgütlenmeye sahip Çerkesler, maruz kaldıkları tüm asimile edici yaşam şartlarına rağmen günümüzdeki millî bilinç ve varlıklarını güçlü bir şekilde devam ettiren Kafkasya uluslarının başında geldi. Çerkeslerin millî ve manevi değerlerini korumaları noktasında ise önemli bir etken olarak “Habze” adlı örflerinden bahsetmek gerekiyor. Yazılı herhangi bir kaynakta yer almayan ve Çerkeslerin yaşantısına nakşolmuş bu örf; bir arada yaşama hukuku ve tecrübelerin yeni nesillere aktarımı noktasında; düğün ve ölüm şartlarında kendisini özellikle başat bir şekilde gösteriyor. Habze, adeta bir tutkal görevi görerek türlü acılarla imtihan olmuş, yurtlarından sürülmüş Çerkesleri birbirine ve maddi ve manevi değerlerine bağlıyor. Bu örf, hayatın en basit anlarından en kaotik anlarına kadar varlığını ortaya koyan vazgeçilmez bir ahlak yasası gibi. Her ne kadar Çerkeslerin yaşadığı coğrafyalara göre içeriği ve kuralları değişkenlik gösterse de her şart ve coğrafyada kendisini yeniden inşa etmesi bakımından Habze, Çerkesler arasında oldukça önemli bir toplumsal olgu.  

Köklü tarihleri ve kültürleriyle, siyaset ve savaş sahnesindeki mücadelelerinin izlerini edebiyatta da devam ettiren Çerkesler özellikle asil, zarif ve çevik görünümleriyle Türk edebiyatında ve Rus edebiyatında uzun tahlillerin konusu olmuştu. Her ne kadar Çarlık Rusya’nın gadrine uğramış ve vatanlarından sürgün edilmiş olsalar da, Çarlık Rusya’nın tehdit olarak gördüğü Kafkasya uluslarının başında geliyor olmaları nedeniyle Çerkesler, “tehlikeli düşman” tiplemesiyle biliniyor Rus edebiyatında. 


Türk edebiyatında ise özellikle Tanzimat dönemi romanları Çerkes kadın kahramanlarının hayatlarını ve hür olma mücadelelerini anlatan ilk roman örnekleriyle dolu. Bu roman örneklerinde ahlakın, saflığın, erdemin, yeteneğin ve güzelliğin timsali olarak ele alınmıştı Çerkes kadınları. Özellikle Çerkes-Rus savaşının en çetin dönemlerinde, İstanbul ve çevresine gerçekleşen Çerkes göçü bu ulusun acılarına Osmanlı aydınlarını daha yakından şahit etmişti. Bu da dönemin eserlerine asalet ve erdem temalarıyla bütünleşen bir Çerkes figürü olarak yansımıştı. Dönemin özellikle İntibah ve Sergüzeşt gibi eserleri Çerkes kadınlarının işleniş şekli açısından ön plana çıkan eserlerdi. 

Çerkeslerin kendi edebiyat varlıkları ise özellikle halk hikâyeciliği ve Nart destanlarından kaynak bulan halk şiirlerinden oluşuyor. 19. yüzyılın ortalarında sona eren Kafkas Savaşı’ndan sonra ancak yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında Çerkes şiir ve yazısı şekillenmeye başlamıştı. Bu dönemin öne çıkan şair ve yazarları ise Sultan Kazi-Girey, Adilgirey Kuaş (Kalambiy) olmuştu. Ekim Devrimi’yle birlikte kendisine entelektüel bir zemin bulma imkânı yakalayan Çerkes şiiri ne yazık ki hemen ardından Stalinist düşünceler sonrasında çok dar bir zemine hapsedildi. 20. yüzyılı ise savaş yıllarının tozlarını üstünden silkelemiş bir halkın edebiyatı olarak Çerkes edebiyatının en zirve dönemlerini yaşadığı bir süreç olarak ele almak mümkün. Modern dil ve düşünce akınına karşı kadim bir millet olarak sahip olduğu zengin mirası canlandıran Çerkes yazar ve şairler bu yüzyılda kendi yazınlarını yüksek bir seviyeye çıkarmışlardı. Zurab Bemurzo, Artur Kencheşa, Aslan Kabalali bu dönemin önde gelen şairleriydi.  

Bugün dünyanın farklı bölgelerinde aynı zengin kültürün ve tarihin bir parçası olan fakat birbirinden uzakta yaşayan Çerkeslerin birbirlerine ve kimliklerine tutunma çabası, insanlık tarihinin en saygıdeğer mücadelelerinden birisi. Sürgünün 160. yılında Çerkesler, kayıplarının ve ana vatanlarından koparılmanın acısını kalplerinde taşımaya ve “Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.” demeye devam ediyor.  


İlgili Haberler

kardes-topluluklar
Kardeş Topluluklar

YTB Başkanı Abdullah Eren Irak’ta gerçekleştirilen nüfus sayımına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Eren, Kerkük’ün demog

Cuma, 22 Kasım 2024

her-boydan
Her Boydan

Nijeryalı uluslararası öğrencimiz Ali Fahd'dan bir şiir: "Çayın Özü"

Cuma, 22 Kasım 2024

telve
Telve

Dilara Gündüz’ün “Avusturya Göçü’nün 60. Yılı” sergisi, sadece fotoğraflarla değil, aynı zamanda derin insan hikâyeleriyle de

Perşembe, 21 Kasım 2024