Leylek

Perşembe, Ocak 18, 2024

Duası kabul olmuştu; ama onun kalbi artık yürekleri sızlayan, çığlıklar içinde evlat acısı yaşayan, evlatlarını genç yaşta kaybeden, onları her gün özleyen kadınlarlaydı.

1463
“Ya Rabb’im, askerimizi bu topraklarda utandırma. Sonumuz zafer, gazamız mübarek olsun. Gördüğüm rüyayı gerçek eyle Allah’ım. Fethettiğimiz ve fethedeceğimiz yerleri de Hz. Ömer’in adaletinden mahrum bırakma.” Balkanlar’ın göbeğinde yeni doğan kasabadaki genç, donanımlı ve yetenekli Osmanlı padişahı bu duasıyla namazını bitirmişti. Payitahttan zor ve sonu belli olmayan bir yola çıkan Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet, bu sefer namazını Novi Pazar kasabasının Leylek Camii’nde kılmıştı.

1992
Meyrema Hanım, Novi Pazar’ın eski beylerinden birinin en büyük torunuydu. Hayatında belki de ilk defa çarşının eski sokaklarından geçerken, hiç kimseye selam vermeden yürüyordu. Etrafına hiç bakmıyordu. Şehrin merkezindeki Leylek Camii’ne doğru, ayaklarının toprağa basıp basmadığını hissetmeden, hızlı adımlarla yürüyordu. Teni bembeyaz, gözleri ise suyun artık akmadığı derin bir çeşmeydi. “Nereye böyle, Meyrema Hanım?” Yüksek bir sesle sokağın taa öbür tarafından bağırdı Hayriya Hanım. Kendisi her mahallenin olmazsa olmazıydı, ondan habersiz kuş bile uçamazdı. Sorusunun cevapsız kalması onu da şaşırtmıştı. Bu kadim topraklarda bitmeyen tek bir şey varsa o da bitmeyen savaşlar, kan ve ter kokularıydı. Kimliğimizle ve kimsesizliğimizle asırlar boyunca mücadele ederek var olduk, ayakta kalabildik.

Caminin görkemli kubbesi altında durdu Meyrema. Yumuşak mavi gökyüzüne kırpık gözlerle baktı. Yüzyıllar önce leyleklerin caminin minaresinde yaptıkları yuvaların izleri şahitti bu annenin parçalanmış yüreğine ve her şeyini kaybetme korkusuna. Leylek kuşlarını ve özgürlüklerini bir nebze de olsa kıskandığını fark etti. Keşke Meyrema’nın da kanatları olsaydı şimdi. “Sen ki dağlara, denizlere, göklere hükmeden Rabb’im, evlatlarımı bana geri getir. Evlat acısıyla bu aciz kulunu sınama.” diye yalvarıyordu. “Çocuklarım daha çok genç ve masumdur. Ben anneleri olarak onlardan razıyım, sen de razı ol Allah’ım. Benim kolum kanadım kırıktır artık. Sen bizi yalnız bırakma.” Yirmili yaşlarda iki oğlu vardı Meyrema Hanım’ın; Omer’i, bir de Ramiz’i…

Omer büyük dedesinin ismini taşıyordu. Ramiz’in dünyaya geldiği sene, hoca efendi ramazan ayı boyunca doğan tüm erkek bebeklere Ramiz ismini verirmiş. Üniversite eğitimi almak için Saraybosna’ya gitmişlerdi ikisi de. Hayırlı bir nedenle yola çıkmışlardı. Oysa karanlıkla saplı yolun ucu bucu yoktu. Sonu da görünmüyordu artık. “Hiçbir anneyi evlatsız bırakma. Vatanımızda yanan ateşi söndür. Bize dayanma gücü ve kudreti ver Allah’ım.” diye dua ederken, rahmetli babasının hacdan getirdiği lacivert ipek şalın üzerine ağır gözyaşları akıyordu hâlâ.

2019
Meyrema Hanım, evlatlarını kaybetme korkusuyla yatıp kalktığı günlerin, zor ettiği sabahların ardından nice seneler geçmesine rağmen eskisi gibi değildi artık, olamazdı da. Hasretle beklenen Ramazan Bayramı için hazırlıklar dün tamamlanmıştı. Evin her tarafı gül kokuyordu. Sofrasında mis gibi şerbeti dökülmüş kendi elleriyle yaptığı o muazzam baklava, taze meyveler, türlü türlü çikolatalar, her tondaki şekerler ve daha neler neler... Biricik torunu Selma, babası Ramiz’le bu sabah da evin zilini ilk çalan oldu. Sarı saçları örülmüştü, ufacık ellerinde renkli bir kâğıt taşıyordu Selma. “Bayramın mübarek olsun babaanne. Bak, bunu mektepte yapmıştık.” diyerek babaannesine koşarak sarıldı. “Allah razı olsun, Selma’m. Senin de bayramın mübarek olsun. Bir bakayım bu güzel hediyene.” dedi Meyrema gülümseyerek ve alçak sesle. “Bayram şerif mübarek olsun.” yazılı kâğıtta bir kadın ve bir cami çizilmişti.

“Aaa, Selma, ben miyim bu? Sen beni mi çizdin?” dedi babaannesi, parlayan bakır renkli gözleriyle. “Evet, babaannem. Seni ve Leylek Camii’ni çizdim. Hocamız anlatmıştı, bu camide Fatih Sultan Mehmet Bosna’ya gitmeden önce namaz kılmış. Beğendin, değil mi?” Gözyaşlarına hâkim olamadı artık bu ağırbaşlı ve cesur yürekli kadın. Yüzündeki kırışıklara rağmen güzelliğini hâlen korumuş, o güzel yüzünden gözyaşları durmadan akıyordu Meyrema Hanım’ın. Bu nur yüzlü kadının hatıralarında derin acıların silinmeyen izleri vardı. Geçmişte yaşadığı, o çok sıcak ve Allah’a samimiyetle dua ettiği günü hiç unutamadı. Duası kabul olmuştu; ama onun kalbi artık yürekleri sızlayan, çığlıklar içinde evlat acısı yaşayan, evlatlarını genç yaşta kaybeden, onları her gün özleyen kadınlarlaydı. Duası bu dünyada evladını zamansız yitiren her annenin bir gün sonsuz bahçelerde yeniden evladına kavuşabilmesiydi.


Bağlar'ın son sayısını okumak için tıklayın
Bağlar'ın tüm sayılarını okumak için tıklayın.


İlgili Haberler

duyurular
Duyurular

Alan Uzmanı Alımı Sınav Sonuçları

Cuma, 26 Nisan 2024

telve
Telve

Merhabayla hoşça kal arasına sıkışmış bir zamanda yürüyorum Berlin sokaklarında. Varlığımın mayalandığı şehirden izlere, enge

Cuma, 26 Nisan 2024

uluslararasi-ogrenciler
Uluslararası Öğrenciler

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından düzenlenen "Uluslararası Öğrenciler Kısa Film Festivali"

Pazartesi, 22 Nisan 2024