Makedonya’nın Gül Şairi: İlhami Emin
Çarşamba, Kasım 27, 2024İlhami Emin, tabiat unsurlarından faydalanarak kurguladığı eserlerini özellikle İslam medeniyetinin vazgeçilmezi olan “gül” kavramı üzerine inşa eder ya da şairin gözünde güzel olan her şey gülün etrafında şekillenir. Gül, insanı kendi benliğinden kurtararak mükemmeliyete doğru götürecek olan akıldır.
İlhami Emin, yetim kalan toprakların belirsizliklere gebe olduğu 1931 yılında Radovişka Nehri’nin şırıltısıyla kasabayı serinletmeye çalıştığı bir yaz gününde dünyaya gelir. Çocuk yılları, Çınaraltı ve öksüz minaresiyle tanınan Makedonya’nın Radoviş kasabasında geçer. Çocukluk her zaman ömrün özlenen dönemlerindendir. Birçok şair hâlden maziye bakarak çocukluk yıllarını dizelere dökmüştür. İlhami Emin de bunlardan birisidir. Engebeli çocukluk yılları Emin’in Türkçe yazma arzusunu her daim diri tutmuştur. En çok yakındığı konulardan birisi ise hayatında bir güncük bile ana dilinde yani Türkçe eğitim alamamış olmasıdır. Eğitim hayatına Sırpça başlamıştır. İkinci sınıfa geçtiğinde ise Bulgarca bilmediği için okuldan atılmıştır. Gündüzleri sattığı gazetelerden akşamları tavan arasında Bulgarca öğrenmiş ve biraz gecikmeli olsa da okula yeniden devam edebilmiştir. Beşinci sınıfa geldiğinde ise artık eğitim dili Makedonca olmuş ve Emin, eğitim hayatını Makedonca olarak sürdürmüştür. Bu yüzden de Türkçe yazmaya başladığı yıllarda keskin eleştirilere maruz kalmış ama Türkçenin peşini hiç bırakmamıştır.
İlk şiirleri Makedonca kaleme alınmış ve Türkçeye tercüme edilerek yayımlanmıştır. Bir yandan Makedonca yazarken diğer yandan da Türkçe dersleri alarak Türkçesini geliştirmeye çalışarak, çocukluğundan beri mevcut olan açığı kapatır. İlhami Emin’in eser vermeye başladığı dönem Yugoslavya dönemi Makedonya Türk edebiyatının ortaya çıkış zamanına denk gelmesi sebebiyle Türkiye’den başta Nazım Hikmet ve Garip Hareketi temsilciler olmak üzere çeşitli sanatkârlardan etkilenir ve Yunus’un Türkçesini düstur edinir. Emin, sadece etkilenmekle kalmayıp hayranı olduğu Sezai Karakoç'un şiirlerine de metinleararası göndermeler yapar.
Yazarın Türkçe yayımlanan ilk şiir kitabı, çocuk şiirleri içeren Ay Kedisiz Saray adlı kitabıdır. Bu kitabın ardından 1965 yılında yetişkinlere yönelik ve Türkçe kaleme almış olduğu şiirlerini içeren Taş Ötesi adlı kitabını yayımlar. Emin bundan sonraki yazı hayatına hem Türkçe hem Makedonca olarak iki dilde devam eder. Yazmış olduğu şiir kitaplarının çoğu, aynı şiirlerin Türkçe ve Makedonca olarak bir arada basımı şeklinde tanzim edilmiştir. Sadece Türkçe yazdığı şiirlerinin çoğu ileriki dönemlerde Makedoncaya tercüme edilmiştir. Şairin ilk şiirlerini içeren ve Makedonca yayımlanan Zivotot Pee i Plaçe ile Denonokiye isimli kitapları Türkçeye tercüme edilmemiştir. Şiirlerinin yanı sıra tiyatro oyunları ve çocuk hikâyeleri kaleme almıştır. Ayrıca Yürüyen Duvar adlı eseri ile Makedonya Türk edebiyatının ilk roman örneğini de yayımlamıştır. Yürüyen Duvar’ın ikinci bölümü olan Ogneni Ptisi ise sadece Makedonca yayımlanmıştır.
Şair, şiirlerini genellikle serbest biçimde yazarken, yer yer halk türkülerinden, tasavvuf ve tekke edebiyatından da faydalanır. Şiirlerinde yaşadığı dönemin özelliklerine yer verirken aynı zamanda da iç dünyasındaki duygu ve düşüncelerini kendine has bir tarzda işler. Sanat ustalığı ile kendi dilini ve üslubunu yaratır. Tabiat unsurlarından faydalanarak kurguladığı eserlerini özellikle İslam medeniyetinin vazgeçilmezi olan “gül” kavramı üzerine inşa eder. Gül, sanatçının beslendiği ve faydalandığı en önemli imge olarak eserlerinin birçoğunda görülür. Gülkılıç, Gülçiçek, Gülçiçekhane, Gülev, Güldeste, Güldin, Gülyol, Gülkaya, Gültepe ise Emin’in şiir kitaplarından sadece birkaçıdır. Yazar için gül, iyiliğin ve dürüstlüğün sembolüdür. Gerçek hayata ancak, iyiliğin ve dürüstlüğün yolunu bulduktan sonra ulaşılabilir. Şairin gözünde güzel olan her şey gülün etrafında şekillenir. Gül, insanı kendi benliğinden kurtararak mükemmeliyete doğru götürecek olan akıldır.
Emin gerek şiirlerinde gerekse romanlarında insanlığın sıradan fertlerce görülmesi ve adlandırılması oldukça müşkül gerçeklerini yansıtır. Onun düşünceleri bazılarınca ne kadar eleştirilse ve kınansa da o tasavvurundaki dünyada hep iyiliğin, sevginin, saygının, doğruluğun ve dürüstlüğün hâkim olmasını istemiştir. Sanatkâr, eserlerini yazarken, “hâl”i ve geçmiş zamanı birbirine karıştırır. Geçmişi bugüne bağlarken, umut verici yarınlara bakar. Hayatı yanından hızlıca uçup giden bir kuşa benzetir. Yazarın hızla uçup giden bu kuştan istediği tek şey ise güzel bir sözdür.
İlhami Emin, yazmış olduğu eserlerinde çoğu zaman çocukluğuna dönüş yapar. Emin, hayat gibi edebiyata karşı da iyimser bir bakış açısı ile yaklaşır. Bu yüzdendir ki kaleme aldıkları yaşanılmışın ve yaratıcılığının karışımıdır. Yazar için gerçek olan sadece çocukluktur. Bu sebeple, doğduğu şehirden ve orada yaşadıklarından her zaman esinlenir. Geleceğe dair ise şüphe ve endişeleri vardır. Çoğu zaman onun için en önemli şey, insanların kardeş ve birlik olabilmeleridir. Buradan hareketle farklı kültürlerin ve farklı inançların birlikte yaşamaları için yöntemler arar. Din, etnisite ve kültür bağlamında hiçbir ayrıma düşülmemesinin, birlikte yaşayabilme yollarının bulunabilmesini ister. İlhami Emin’in eserlerinde en çok öne çıkan özellik ise, noktalama işaretlerinin kullanılmamış olması ve imla kurallarına da tam olarak uyulmamış olmasıdır. Ona göre noktalama işaretleri, insanın hitap ettiği kişinin kendine gelmesi ve ona ne anlatıldığını anlaması için gereklidir. Noktalama işaretleri zamanın akışını durduran ve sınırlar çizen birer engeldir. Okuyucu kesintisiz bir akış içinde ve kendini zorlayarak metni anlamaya gayret etmelidir.
Bağlar'ın 7. sayısını okumak için tıklayınız.
Bağlar'ın tüm sayılarını okumak için tıklayınız.