Naum Şalamanov değil, Naim Süleymanoğlu!
Pazartesi, Kasım 18, 2024Halterde küçük cüssesine rağmen kaldırdığı, sadece kiloya vurulacak cinsten ağırlıklar değildi. Kaldırdığı o ağırlıklar aslında hiçe sayılan Bulgaristan Türklerinin acılarıydı. Tüm dünyaya ilan edercesine; yer çekimine, Demir Perde’ye, sağır kulaklara inat en yükseğe taşıyordu halkının acısını ve çığlığını.
23 Ocak 1967’de Kırcaali’nin Mestanlı kasabasına bağlı Ahatlı köyünde doğduğunda sesleri kısılan, yolları kesilen ve adları değiştirilen 2 milyon Bulgaristan Türk'ünden sadece birisiydi. Fakat ömrüne öyle günler sığdırdı ve o günlerde öyle cümleler kurdu ki her cümlesi 2 milyon Bulgaristan Türk'ünün haykıramadığı sesi oldu.
Halterde küçük cüssesine rağmen kaldırdığı, sadece kiloya vurulacak cinsten ağırlıklar değildi. Kaldırdığı o ağırlıklar aslında hiçe sayılan Bulgaristan Türklerinin acılarıydı. Tüm dünyaya ilan edercesine; yer çekimine, Demir Perde’ye, sağır kulaklara inat en yükseğe taşıyordu halkının acısını ve çığlığını.
“ÖZGÜRLÜK” çığlığını kavrayan kuvvetli bilekleri o duyulmayan sesi tutup kaldırıyor, başının üstüne koyuyor ve bu sayede 1.47’lik Naim bir dev oluveriyordu.
Kırcaali'de başlayan hikâyesini İstanbul'da tamamlayan Naim Süleymanoğlu: Bulgaristan Türk'ü, kendisinden daha önce ve daha sonra görülmemiş ölçekte büyük bir sporcu ve elbette kahraman…
1977’de, 10 yaşındayken Kırcaali’de yazıldığı spor okulunda “Kalemando” lakabıyla bilinirdi. Babası güreşçi olmasını istemişti; bir süre güreşle ve yüzmeyle de ilgilendi. Öğrencilerinin çoğunluğunun Türk olduğu bu okulda onu keşfeden ise hocası Hilmi Pekünlü oldu.
Naim’in hedefleri yaşından önde gidiyor, yaşının yetmediği yere bilekleri erişiyordu. Çok genç yaşta katıldığı Vidin Halter Şampiyonası’nda 44 kiloyken yaptığı 70 kiloluk koparma dikkatlerden kaçmadı. Naim kendisini Bulgar millî takım antrenörü ve Bulgar güreşinin efsanesi İvan Abadjiev’e bu şampiyonada kanıtladı. Ardından Bulgar millî takımına kabul alan Naim daha 14 yaşındayken 1982 Brezilya Dünya Gençler Şampiyonası’nda 2 altın madalya kazandı ve üstüne bir de “tarihteki en genç dünya rekortmeni” unvanını aldı.
Naim’in yeteneğinin ve cesaretinin sivrilmesindeki en büyük nedenlerden birisi kuşkusuz hocası İvan Abadjiev’di. Sütannesi Türk bir kadın olan Abadjiev, Türkleri seviyor, Naim’i de oğlu gibi görüyordu. Naim, onun en büyük eseriydi.
Yıl 1984’e geldiğinde Bulgaristan’da Naim’le birlikte yükselen bir şey daha vardı: Türk düşmanlığı. Bulgar Komünist Partisi yeni yasalar ile ülkedeki Türkler için bir asimilasyon politikası belirledi: Okullardaki Türkçe dersler kaldırıldı, camiler kapatıldı, kamuya açık alanlarda Türkçe konuşmak yasaklandı ve Türk vatandaşların ismi değiştirildi. Tüm bunlar elbette kendisi de bir Türk olan Naim’in hayatına ve sporuna etki edecekti. Bulgaristan’da olanlardan ne dünyanın ne de Türkiye’nin haberi oluyordu. Naim de bu baskıdan payına düşeni aldı. Gittiği her uluslararası müsabakada yanına verilen Bulgar istihbaratçıları onun gerçekleri dünyaya haykırmasını engelliyordu. Sonra bir gün bir şey oldu: Naim’in adı “Naum Şalamanov” olarak değiştirildi. Bu Naim’in zihnindeki kaçış fikrini ateşleyen son kıvılcım oldu.
Türkiye’ye kaçacaktı, fakat bunun özellikle ses getiren bir kaçış olması için bekledi. Daha önce de birkaç kez denedi fakat “büyük kaçış” 1986 yılında Avustralya Dünya Halter Şampiyonası sonrasında gerçekleşti.
Avustralya’da yaşayan Türklerin de gönüllü olarak dâhil olduğu kaçış planıyla önce Londra’ya daha sonra da Turgut Özal’ın özel uçağıyla Türkiye’ye getirildi. Sonunda Naim, ölüm dâhil her ihtimali göze alarak Türkiye’ye iltica etmişti.
Sonrası malum, tüm Türkiye’nin gözleri önünde olan biteni, Bulgaristan Türklerine yaşatılan acıları bir bir anlattı.
Daha lise çağındaydı; o yaşta bir gencin sahip olması pek mümkün olmayan bir servete sahipken ve sadece sessiz kalarak istediği her şeye sahip olabilecekken bütün imkânları ve ihtimalleri elinin tersiyle itti. En güzel ihtimal ve en güzel mümküne doğru firar etti. Türkiye’nin bağrına doğru…
1986’dan 1989’a geçen sürede dinleri, dilleri, adları yok edilmeye çalışılan Bulgaristan Türklerinin sesi oldu ve Bulgaristan’da olanları tüm dünyanın öğrenmesini sağlayarak halkının kahramanı hâline geldi.
O dönem geçirdiği dizanteri hastalığını ve olimpiyatlara katılırsa ölümle buruna gelme ihtimalini göz ardı ederek bir ay gibi bir sürede 1988 Seul Olimpiyatları’na hazırladı. Spor hayatının en kritik dönemeciydi. Sadece bir ayda hazırlandığı olimpiyatlarda halteri her kaldırdığında yeni bir dünya rekoru kırıyordu.
Koparmada; 145, 150.5 ve 152.5 kg; silkmede 175, 188.5 ve 190 kg ile 6 dünya rekoru kırdı ve altın madalyanın sahibi oldu. Olimpiyatların ardından Birleşmiş Milletler’de basının karşısına çıkan Naim Süleymanoğlu Bulgar Komünist yönetiminin Bulgaristan’daki Türklere uyguladığı asimilasyon politikasını tüm detaylarıyla işte şu sözlerce anlattı:
"Eviniz, işiniz, hatta sevdiklerinizi kaybedebilirsiniz ama bir insanın hayatında kaybedebileceği en son şey kimliğidir. Bulgaristan'da yaşayan iki milyon Türk'ün isimleri değiştirildi. İşkence, zulüm gördüler. Bizim tek isteğimiz, evrensel insan haklarından, her bir dünya vatandaşı gibi faydalanalım, doğduğumuz topraklarda, sahip olduğumuz kimliğimizle özgürce yaşamaktır. Bulgaristan Komünist Partisi bunu sağlayamıyorsa, o yerlerde yaşayan halkımızın, ana vatana, Türkiye topraklarına dönmesine izin versin. Ben Naim SÜLEYMANOĞLU, bugün ve bundan sonra kırdığım her rekorun ardından, kazandığım her madalyanın peşinden, ‘ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜRLÜK’ diye haykıracağım. Bunu sadece zulme uğramış Türk halkı için değil, insan hakları elinden alınmış her insan için..."
Bu gelişmeden birkaç ay sonra Bulgar yönetimi uluslararası baskılar nedeniyle sınır kapılarını Türkiye’ye göç etmek isteyen Bulgaristan Türklerine açmak zorunda kaldı. Süleymanoğlu Naim, 21 yaşında bir delikanlıyken 1 milyona yakın Bulgaristan Türk'ünün kimliğine, özgürlüğüne ve ana vatana kavuşmasını sağlamıştı.
Naim, Türk millî takımında 3 olimpiyat, 6 dünya şampiyonluğu ve 2 Avrupa şampiyonluğu altın madalyası kazandı. Halterde kendisinden önce ve kendisinden sonra başarılamayanları başararak bir merkez oldu. Fakat tüm bunlardan daha önemlisi; Naim Süleymanoğlu inancından, dilinden, kimliğinden taviz vermedi ve maruz bırakıldığı şartlara gönül indirmedi. Naim Süleymanoğlu hem halteri yerden kaldırdı hem de ayaklar altına alınmak istenen Bulgaristan Türklerinin onurunu...