Pişmanlık ve Tövbeyle Aydınlanan Bir Ömür: İsmail Cambazov

Çarşamba, Mart 23, 2022

Komünist ideolojinin kıskacında yanılgı ve yenilgilerle dolu uzun yıllar geçirdikten sonra yaşadığı pişmanlık ve ettiği nasuh tövbesi ona hayatının en önemli iki yüce davasını hediye etti: Türklük ve İslamlık. Kalan ömrünü bu uğurda çalışmaya ve Bulgaristan Türklerinin maruz kaldığı zulümleri dünyaya anlatmaya adadı. O bizlere; yaşamı ve tecrübeleriyle, pişmanlık ve tövbeleriyle sahip olduklarımızın önemini hatırlatan bir örneklik teşkil ediyor.

10 Haziran 1928’de fakir bir ailenin 9. çocuğu olarak Bulgaristan’ın Kırcaali ili Eğridere ilçesine bağlı Halaçdere köyünde dünyaya gelmişti. Ailesinde okuma yazma bilen kimse yoktu ancak içindeki okuma aşkı onu eğitim basamaklarının birer birer tırmanmaya itecekti. İlkokulu doğduğu köyde, rüşdiyeyi (orta okulu) ise Kırcaali merkezde tamamlamıştı. Sonrasında Şumnu’daki Medresetü’n-Nüvvâb’ın yolunu tutan İsmail Cambazov 1948 senesinde buradaki eğitimini de başarıyla tamamladı.

Sonraki süreçte ilim yolculuğunu devam ettiren İsmail Cambazov, 1949’da Sofya Üniversitesi’ne kaydoldu ve ailesinden maddi destek almadan kendi çabalarıyla okudu. Üniversiteyi demir istasyonunda hamal olarak çalışarak ve Pernik’ten Sofya’ya gelen kömürleri az bir ücret karşılığında evlere taşıyarak bitirdi. Öğrencilik yılları, onun mücadelerle geçen yaşamının sadece bir cüzüydü.

Hukuk fakültesindeyken Sofya üniversitelerinde okuyan Türk gençlerinin kurduğu kulüpte başkanlık yapmaya ve yine o yıllarda içinde manevi bir kırılma yaşamaya başlamıştı Cambazov. İslami değer ve duygulardan giderek uzaklaşmış ve ateizmi benimsemişti.

1953 yılında hukuk fakültesinden birincilikle mezun olduğunda ise İsmail Cambazov, Bulgaristan’da hukuk bitiren ilk Türk genciydi. Savcılıkta çalışmak üzere Kırcaali’nin Mestanlı ilçesine doğru yola çıkacakken Merkez Komitesi’nin yayın organı Yeni Işık'tan teklif aldı ve hayatını değiştiren gazetecilik kariyerine 1953 senesinde burada başladı. Cambazov, 1990 yılına kadar yaklaşık kırk yıl burada gazeteci olarak çalışmış ve komünist ideolojinin en acımasız yayın organlarından Yeni Işık’ta rejimin kalemi hâline gelmişti. 

Anılarında, 9 Eylül 1944 komünizmin geldiği yıla kadar Türklerin ve diğer azınlıkların Bulgaristan’da, hiçbir hakları olmadan içe kapalı bir toplum modeli benimsediğini bir çeşit cemaat hayatı yaşadığını vurgulayan Cambazov, ancak 1944’ten sonra Türk gençlerine üniversite kapılarının açıldığının altını çiziyor. O dönemde Bulgarların bile giremediği fakültelere Türklere çeşitli sayılarda kontenjan ayrıldığını ifade eden Cambazov, 1945’ten 1960’lı yıllara kadar 150-200 arasında Türk gencine mecburi yüksek tahsil verildiğini belirtiyor. Tüm bu uygulamaların aslında komünist yönetimin oynadığı bir demokrasi oyunu olduğunun ve aslında gerçek amacın çoğunluğu elde ederek seçimlerden galip gelmek olduğunun ise altını çiziyor. 

Anılarında azınlıkların ve Türklerin, Bulgaristan Komünist Partisi öncülüğünde kurulan Vatan Cephesi’ne kendilerine özgürlük tanıdığı için oy verdiğini belirten Cambazov, Türklerin ve azınlıkların yoğun olduğu yerlerde Vatan Cephesi’nin seçimlerden bu sayede galip çıktığını vurguluyor. Ancak Türklere ve diğer azınlıklara tanınan bu özgürlükler, 1956’dan itibaren yavaş yavaş geri alınmaya başlanacaktı. 1974’te bu özgürlüklere tamamıyla son verilmiş ve Türklerin okulları kapatılmış, basın yayın faaliyetlerine de son verilmişti.

Türkler o dönem bu yaşananlara bir tepki gösterememişti çünkü onlar için demokrasi Vatan Cephesi’nin siyasetini destekledikleri sürece geçerliydi ve aksi takdirde Belene Kampı’na gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardı. 

 
1984-1989 yılları arasında gerçekleştirilen “Soya Dönüş” politikalarıyla Bulgaristan Türklerini hedef alan tarihsizleştirme, bilinç katliamı ve kültür kırımına karşı çıkanlar mahkemeye bile çıkarılmadan Belene’deki kamplara götürülüyordu. 1987'de kapatılana kadar, 23 binden fazla kişinin tutulduğu bu zulmü ve kötü şartlarıyla ünlü kamp, işkenceler ve mahkûmların ağır şartlar altında çalıştırılmasıyla özdeşleşmişti. 8 bin mahkûma mezar olan kampta, hayatını kaybedenlerin cenazeleri ya Tuna'ya atılmış ya domuzlara yem edilmiş ya da hâlâ yerleri bilinmeyen toplu mezarlara gömülmüştü. 

O zaman tam bir ateş hattında, bir dar boğazda bulunduklarını, başlarında ise Demokles’in kılıcının olduğunu söyleyen Cambazov, Türkiye casusu olmakla suçlananların akıbetinin ise korkunç olduğunu anlatıyor anılarında. Aynı dönem içerisinde pek çok kalburüstü aydının Türkiye casusu olmakla suçlandığını ve mahkemelerde yargılandığını belirtiyor ek olarak. 

Tüm bu korku dolu yıllar boyunca Bulgaristan Türkleri mecburen ana sütünden, Türkçeden vazgeçmek zorunda kalmıştı, tıpkı ana vatandan vazgeçmek zorunda kaldıkları gibi. Ancak tüm bu yaşananların ardından bıçağın kemiğe dayandığı nokta ise sünnetin yasaklanmasıydı.

Cambazov, Türklerin malından ve dilinden feragat etmelerinin ardından, İslamlık ve Türklük alameti olarak gördükleri sünnetten vazgeçemediğini belirtiyor. Gece yarısında ormanın derinliklerinde veya kendi imkânlarıyla ekmek bıçağıyla çocuklarını sünnet etmek zorunda kalan Türkler yasak olan bu işlemi gerçekleştirdikleri için ayrıca hapisle cezalandırılıyorlardı. 

1989’da Bulgaristan’a demokrasi geldiğinde ise artık tüm zorbalıklardan yılan Bulgaristan Türkleri, kış şartlarına rağmen kimi vasıtayla kimi yaya olarak 3-4 günde de olsa Sofya’ya ulaşmış ve “ismimizi, dilimizi ve dinimizi isteriz!” diyerek protesto gösterilerinde bulunmuştu. 
 
Tüm bu acılara şahitlik etmiş Cambazov’un en büyük pişmanlığı ise gazetecilik günleriydi. O döneme ait anılarını anlatırken Cambazov, Yeni Işık’taki görevinin aslında rejim tarafından belirlendiğini partinin emrivakisiyle gazeteci olduğunu anlatıyor. İki yıl gazetede çalışma şartıyla mezun edilen Cambazov, uzun yıllar gazetelerde yazmaya devam etti. 75 sene aktif gazetecilik yapan Cambazov, Sofya Press Ajansı’ndan 1983 yılında emekli olmuştu.

Pişmanlık yıllarında hayatını halka yardım etmeye adadığını vurgulayan Cambazov, çok büyük yanlışlıklar yaptığını, ancak gerçek anlamda zihni bir bunalım geçirdiği ve asimilasyon politikasına maruz kaldığı için komünistlere hizmet ettiğini belirtmişti. Onun hayatını olumlu yönde değiştirecek gelişme ise 1984 yılında yürürlüğe konulan oldukça olumsuz bir politika sonrasında yaşandı.

Bulgaristan Türklerinin isimlerinin değiştirilmeye başlanmasıyla Türklerin başına indirilen bu yeni balyozun gözlerini açtığını vurguluyor Cambazov. Onun şahitliklerine göre o dönem bütün komünizmi ve ateizmi benimseyen Türkler, bu gelişmeyle birlikte 24 saatte bir uyanış haline geçerek kendilerinden çalınan Türk ve Müslüman kimliğine yeniden sarılmaya başladı. 

Hâlihazırda eşi olan hanımefendiyle evlenmek istediğinde ise komünist partinin tepkisiyle karşılaşmış ve evlendiği takdirde partiden atılma ve işini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı. Ancak tehditlere aldırmamış eşiyle güzel bir hayat kurmuştu. 

62 yaşındayken hayatında başka bir sorgulama evresine geçmişti. 1991 yılında Mekke’de yaptığı “nasuh tövbesi” nden sonra kendisini Müslüman-Türk bilincini güçlendirmeye adamıştı. Hem okulda hem müftülük teşkilâtının yeniden yapılandırılmasında büyük katkıları olmuş ve İslam Enstitüsü’nün kurucu rektörlüğünü ve öğretim üyeliği görevlerini yerine getirmişti. Baskıların sürdüğü dönemde müftü yetiştirmeye gayret eden İsmail Cambazov, Bulgaristan’daki yeni dinî eğitim kurumlarının temelini atarak yetenekli gençleri ilime ve bilime yönelmeye teşvik etmişti. Cambazov, Bulgaristan’daki Müslüman cemaatin tarihini, tecrübe ettiklerini ve sorunlarını çeşitli yönleriyle ele alan Medresetü'n-Nüvvab / Anılar-Belgeler, Sofya İslâm Enstitüsü, Bulgaristan Türk Basını Tarihinde “Yeni Işık-Nova Svetlina” Gazetesi, Bulgaristan’da Başmüftülük Tarihi ve Osman Kılıç Mahkemesinin Perde Arkası gibi Türkçe pek çok kitap da yayımlamıştı.
FOTO 2
Yaşanan tüm dram ve acıların şahidi olarak, kitaplarında farkında olmadan nasıl ateistleştirildiklerini vurgulayan Cambazov, Bulgaristan'da baş müftülük tarihi üzerine on yıl çalıştığını anlatıyor. Eserlerinde özellikle iki meseleyi ele alan Cambazov’un temel meselerinin biri Türklük (“Türk olduğunuzu anlayın, Türklük büyük meseledir, benliğinizi kaybetmeyin teslim olmayın”) birisi de Müslümanlıktır (“Türkler Müslümandır. Müslümanlığınıza sahip çıkın!”). 

Tüm eserlerinde ve anılarında Türklüğü ve Müslümanlığı ayakta tutmanın asıl gayesi olduğunu vurgulayan Cambazov, yaşarken özellikle gençlerin millî varlık konularına ilgisinin oldukça az olduğundan şikâyet ediyordu.

Komünist ideolojinin kıskacında yanılgı ve yenilgilerle dolu uzun yıllar geçirdikten sonra yaşadığı pişmanlık ve ettiği nasuh tövbesi ona hayatının en önemli iki yüce davasını hediye etti: Türklük ve İslamlık. Kalan ömrünü bu uğurda çalışmaya ve Bulgaristan Türklerinin maruz kaldığı zulümleri dünyaya anlatmaya adadı. O bizlere; yaşamı ve tecrübeleriyle, pişmanlık ve tövbeleriyle sahip olduklarımızın önemini hatırlatan bir örneklik teşkil ediyor.
 
Kaynaklar
 
https://www.youtube.com/watch?v=lgglaljiGG0
 
https://www.youtube.com/watch?v=Nm1oCWB4uTs
 
https://bnr.bg/tr/post/100990999/profesor-doktor-ismail-cambazov-90-yasinda
 
http://www.yenibalkan.com/tr/gundem/balkan-turklerinin-cinari-cambazov-topraga-verildi
 
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bulgaristan-turklerinin-kapanmayan-yarasi-belene-toplama-kampi-/1499387
 
Belene – Ölüm İçin Yer Sert Uçmak İçin Gök Uzak, YTB Yayınları.
 


İlgili Haberler

uluslararasi-ogrenciler
Uluslararası Öğrenciler

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından düzenlenen "Uluslararası Öğrenciler Kısa Film Festivali"

Pazartesi, 22 Nisan 2024

uluslararasi-ogrenciler
Uluslararası Öğrenciler

Türkiye Cumhuriyeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti arasında; yatırımların teşviki ve kolaylaştırılması, yükseköğretim, arş

Cuma, 19 Nisan 2024

yurtdisi-vatandaslar
Yurtdışı Vatandaşlar

Avrupa'da Türkler Başarı Hikayesi Yazdı

Salı, 16 Nisan 2024