Söz
Pazartesi, Ağustos 26, 2024Aklıyla, takvasıyla değil görünümüyle başkalarına üstün olmaya çalışan, gözünün görmediği şeye inanmayan, gördüğüyle kolayca kandırılan; kibirli, bencil insanların ortaya çıkışı sözün terk edilip imaj hayatının getirdiği küçük hazlarla yetinmenin neticesidir.
Söylenecek sözü olanları konuşmaya, olmayanları susup dinlemeye davet ediyorum. Çünkü söz söylemek ciddi bir iştir, icazet gerektirir. Fakat ne yazık ki, birileri bize bunu unutturdu. Söylenecek sözü olmayanların çok konuşması zihinleri bulandırdı ve bu yüzden insanların indinde söz değerini kaybetti. [1]. Şimdi sözün değerini hatırlama vaktidir.
Yunus Emre’ye kulak verelim: “Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı” diyor. Bu mısra, sözün ciddiyetini tarif ediyor. Yüzyıllar önce atalarımız bu gerçeği iyi biliyordu. Günümüzdeyse sözün her türlüsü (buna Tanrı sözü ve peygamber sözü dâhil) aşağılanıp itibarsızlaştırılırken, görsel olan övülüp yüceltiliyor. Artık görsellik dünyasında yaşıyoruz. Herkeste bir “imaj” yaratma arzusu; imaj, yani “image”. İngilizce’den dilimize gelip yerleşmiş bir kelime. Sözlükteki anlamı: görüntü, resim, şekil… bir de “put” anlamına geliyor. Acaba görüntüye verilen aşırı önem “imajperestlik” olarak tarif edilebilir mi? Edilebilirse, imajperestlik - putperestlik çağına geri mi dönüyoruz?
Sorunun cevabı korkarım “evet” olacak. Çünkü modernite ile birlikte sözün çağı bitti ve yeni bir çağa girdik: görüntüler yani imajlar çağı . Çevremizdeki reklam panoları, televizyon, sosyal medya ve “selfie” (özçekim); hepsi modernitenin eseri. “Bir resim bin söze bedeldir.” bu deyim modern düşüncenin neticesi. Modern insan her gün binlerce görüntü tarafından bombalanıyor ve belli bir yaşam tarzı sürmeye yönlendiriliyor: Nasıl göründüğün önemlidir. Farklı olmalı, dikkat çekmelisin. Televizyonda gördüğün “idol”e benzemelisin. Artık imaj oluşturmakla o kadar meşgul oluyoruz ki, konuşmaya, okumaya ve özellikle dinlemeye zamanımız kalmıyor. Son olarak “selfie” yani özçekim icat edildi. Gidip görülen yerler, yaşananlar kelimelere ifade edilmek yerine, kişinin bulunduğu mekânla birlikte kendi fotoğrafını çekip sosyal medyada sergilemesi en büyük haz kaynağına dönüştü. Özçekim çekmeye çalışırken hayatını kaybedenler bile oldu.
Peki, söz neden değerlidir, üstünlüğü nedir? İlk olarak belirtmek isterim ki, insan söz ile düşünür. Bilimsel araştırmalara göre, çocukların konuşma kabiliyeti geliştikçe düşünme kabiliyeti de gelişir. Kelime haznesi kısıtlı olan çocukların düşünceleri sığdır. Bu demek oluyor ki görüntüyle çok fazla ilgilendiği hâlde konuşma becerisini geliştirmeyi ihmal eden insan zekâ kaybına uğruyor. Zira görüntü insanın fikir yürütmesi için yeterli değildir. İkinci olarak, söz olmadan görüntüler manasızdır. Görüntünün ne olduğunu anlamak için onu yorumlamak gerekir. Yorumlamak, yani kelimeleri kullanarak tarif etmek, anlam vermek gerekir. Söz olmadan, gerçekler görülse de, bunların ardındaki hakikati tahkik etmek mümkün olmuyor. Demek ki görüntü sadece gerçeği yansıtırken, söz hakikat âlemine geçebiliyor. Üçüncüsü, görüntü kesindir; farklı manaları yoktur. Fakat söz öyle değil. Bir kelime kullanıldığı yere göre farklı anlamlar kazanır. Metinler yoruma açıktır. Bir metni birkaç defa okuduğunuzda farklı anlamlar çıkarmanız mümkündür çünkü her okumanızda zihninizde yeni ufuklar açılır. Kelimelerin ardında bitmek tükenmek bilmeyen manalar hazinesi vardır. Son olarak görüntü yüzeyseldir; derin manalar içermez. Özgürlük, hak, adalet gibi soyut kavramlar görüntü ile tarif edilemez. Bunlar dil ile üretilir, geliştirilir, aktarılır. İşte tam burada sözü asıl değerli kılan cevheri ifşa etmenin yeridir sanırım. Söz, görüntüden kıymetlidir, çünkü ancak söz bizlere gözün görmediği soyut manaları tarif ederek bizleri hakikat âlemine yaklaştırabilir. Kelimelerin farklı anlamlar taşıması, yoruma açık olması, metinlerin nesiller boyu okunabilmesine ve yeni doğan ihtiyaçlara çare bulunmasına imkân sağlar. Kutsal kitapların görsel olarak değil, yazılı olarak insanlığa aktarılmış olmasının hikmetlerinden bazıları bunlar olsa gerek.
Buraya kadar önce modern çağın başlamasıyla sözün itibarsızlaştırılıp imajın yüceltilmesinden, sonra da sözün görüntü karşısındaki üstünlüğünden bahsettim. Şimdi söz neden itibarsızlaştırılıyor, neden görüntü ön plana çıkarılıyor ve bu durumun günlük hayatımıza etkisi nedir, sorularına cevap arayalım. Modernizm ideolojisi geçmişten ayrılmanın, yenilenmenin gerekliliğini savunur. Geçmişten kopmaktan kasıt, dinî inançtan kopmaktır. Modernizm ideologları insanın saadetini ahiret hayatında değil, dünya hayatında araması gerektiğini savunur. Onlara göre gökyüzündeki cennet yeryüzüne indirilmeli, insan dünyevileşmelidir. Fakat insanoğlu Tanrı sözünden koparılmadığı sürece bu ideal gerçekleşemezdi. Bu engeli aşmanın en kolay yolu insanları görüntülerin haz dolu dünyasına sürüklemektir. Sokrates’in deyimiyle insanları küçük hazlar peşine takmak, onlara hakikati unutturmanın en kolay yoludur. İşte günlük hayatımızda rengârenk ekranların neden bizleri hasettiği, neden aile bağlarının ve dostlukların kopma noktasına geldiği, neden bir arada oturan gençlerin birbirleriyle sohbet etmek yerine sanal âlemde ayrı ayrı “takıldığı” sorularının cevabı ortaya çıktı. Küçük, geçici ama elde etmesi kolay hazlar. Ünlü birinin yanında çekilmiş bir fotoğrafı sanal ortamda yayınlayarak toplum tarafından ilgi görmek, kolayca haz duymayı sağlar. Diğer taraftan araştırmak, ders almak, dinlemek, okumak velhasıl söz ile meşgul olmak büyük hazlar kategorisine aittir; fakat meşakkatli iştir ve günümüzde toplum tarafından fazlaca saygı da, ilgi de görmez. Aklıyla, takvasıyla değil görünümüyle başkalarına üstün olmaya çalışan, gözünün görmediği şeye inanmayan, gördüğüyle kolayca kandırılan, kibirli, bencil insanların ortaya çıkışı sözün terk edilip imaj hayatının getirdiği küçük hazlarla yetinmenin neticesidir. İnsanlığın gafletten uyanışı ancak sözün değerinin yeniden keşfedilmesiyle mümkün olacaktır. Şimdi söz zamanıdır. Konuşmanın, yazmanın zamanıdır. Fakat herkes değil, ehil olan kişiler konuşmalı, yazmalı. Diyebilirsiniz ki kimdir bu ehil kişiler, kimin ehil olduğuna kim karar verir? Bu soruların cevaplarını vicdanınızla baş başa düşündüğünüzde bulacaksınız. Siz onların kim olduğunu biliyorsunuz. Şimdi ben susmalıyım ki onlar konuşsun.
dipnot
[1] Jacques Ellul, Sözün Düşüşü. Çeviri Hüsamettin Arslan. Paradigma Yayınları, 2012.
Bağlar'ın 6. sayısını okumak için tıklayın.
Bağlar'ın tüm sayılarını okumak için tıklayın.