Türkiye’nin Afrika Ülkeleriyle Kültürel Bağlarını Derinleştirme Potansiyelini Ortaya Çıkarmak
Perşembe, Ekim 27, 2022Son yirmi yıl, Afrika ülkeleriyle ilişkileri açısından Türkiye için büyük bir başarı teşkil etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana yeni kurulan Cumhuriyet, doğu ve güneyindeki coğrafyalardan uzaklaşmaya çalışmıştır. Ankara, bu coğrafyalar yerine yüzünü Batı’ya çevirmiş ve bu karar, esas olarak modernleşme, ekonomik faydalar ve güvenlik garantileri elde etme arayışıyla şekillenmişti.
Son yirmi yıl, Afrika ülkeleriyle ilişkileri açısından Türkiye için büyük bir başarı teşkil etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana yeni kurulan Cumhuriyet, doğu ve güneyindeki coğrafyalardan uzaklaşmaya çalışmıştır. Ankara, bu coğrafyalar yerine yüzünü Batı’ya çevirmiş ve bu karar, esas olarak modernleşme, ekonomik faydalar ve güvenlik garantileri elde etme arayışıyla şekillenmişti.
Ancak, Soğuk Savaş’ın sona ermesi Türkiye’nin onlarca yıldır göz ardı ettiği ülke ve bölgelerle olan tarihi bağlarını yeniden keşfetmesini sağlamıştır. Diplomatik, ticari ve kültürel ilişkileri güçlendirmek amacıyla Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Asya’daki ülkelerle ilişkileri canlandırmanın yanı sıra Türkiye, 2001 yılına kadar az sayıda büyükelçilik açtığı Afrika’nın güneyine yüzünü çevirmiştir.
Kıta ile ilişkiler ticaret, güvenlik ve kültür gibi çeşitli alanlarda derinleşmeye devam ederken, bu ilişkilerin özellikle kültürel alandaki potansiyeli henüz tam olarak açığa çıkarılamamıştır.
Türkiye’nin kamu ve sivil kurumları, kıta ile bağların güçlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu durum, Türkiye’nin kıta ile güçlü tarihi bağlarının olmasının yanı sıra bölgeye yönelik emperyal bir mirasa sahip olmaması dolayısıyla da kolaylaşmıştır. Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle olan çok yönlü ilişkilerindeki dikkat çekici başarıları ve Batı Afrika’da Fransa gibi ülkelere meydan okuması onu vazgeçilmez bir dost haline getirmişti.
Türkiye’nin özellikle Afrika’nın ve kıtadaki Müslümanların bir dostu, bunun da ötesinde İslam dünyasının sesi olma ününü göz önünde bulundurarak, kültürel iş birliği potansiyeline odaklanması gerekmektedir.
Kültürel İş Birliği Potansiyeli
2000’li yılların başında Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) iktidara gelmesiyle birlikte Afrika kıtası ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik vizyon hız kazanmakla kalmamış, kurumsallaşmış, çok yönlü hale gelmiş ve kazan-kazan yaklaşımı ilkesiyle yönlendirilmiştir. O kadar ki, Türkiye’nin kıtadaki büyükelçilik sayısı 2021 yılında 43’e ulaşmış; 2003 yılında 5,4 milyar dolar olan ikili ticaret hacmi 2020 yılında 25,3 milyar dolara yükselmiştir.
Ticaretin yanı sıra iki ülke arasındaki ilişkiler, kültür ve güvenlik alanlarında da iş birliğine doğru evirilmiştir. Terörle mücadele ve sınırların güvenliği hususlarında Bayraktar TB2 insansız hava araçları gibi uygun fiyatlı ve savaşta kanıtlanmış Türk silahlarına şiddetle ihtiyaç duyan Afrika ülkeleri Türkiye ile güvenlik alanındaki iş birliği olanaklarını son zamanlarda büyük bir ilgili ile değerlendirmektedir.
Bununla birlikte, Türkiye’nin özellikle Afrika’nın ve kıtadaki Müslümanların bir dostu, bunun da ötesinde İslam dünyasının sesi olma ününü göz önünde bulundurarak, kültürel iş birliği potansiyeline odaklanması gerekmektedir.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) gibi kurumlar tarihi ve dini mekânların tamir ve tadilatına yönelik projelere öncülük etmesine karşın [bu alanda] yapılacak daha çok şey vardır.
Olumlu Adımlar
Türk kamu kurumları, Afrika ülkeleriyle olan kültürel ilişkileri geliştirmede şimdiden ilerleme kaydetmiştir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) “adil bir lider” olarak nitelendirdiği ve ilk Müslüman sığınmacıları karşılayan Habeş Kralı Al-Nejashi’nin kabrinin de içinde bulunduğu Al-Nejashi Camii’nin 2018 yılında TİKA tarafından restore edilmesi, buna iyi bir örnektir.
Buna karşın, Türkiye’nin restore edilmesine yardımcı olabileceği birçok dini ve tarihi mekân da vardır. Kenya’da Mombasa, Malindi ve Lamu; Somali’de Barawa, Marka, Mogadişu ve Zeyla gibi Doğu Afrika kıyılarındaki eski şehirler çok sayıda tarihi cami, kabir ve tadilat gerektiren yapılara ev sahipliği yapmaktadır. Bu alanların restorasyonuna katkıda bulunmak, sadece kültürel ilişkileri geliştirmek ve İslam tarihini korumakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin önde gelen bir Müslüman ülke olarak duruşunu da sağlamlaştıracaktır.
Başka Hangi Adımlar Var?
Türkiye’nin [Afrika’daki] tarihi ve dini mekânların restorasyonuna yönelik çalışmaları medyaya yeterli düzeyde yansımamaktadır. Türkiye; TRT, TRT’nin İngilizce ve Arapça yayın yapan kanalları gibi güçlü bir medya koluyla bu tarihi mekânları dünyaya tanıtmak için kapsamlı belgeseller de hazırlayabilir. Bu hizmet sadece kıtanın İslam mirasının tanıtılmasına hizmet etmeyecek, aynı zamanda bu bölgelerdeki turizm faaliyetlerini de dolaylı olarak artıracak ve böylece yerel halk için yatırım ve istihdam fırsatları yaratacaktır. Türk firmaları, tecrübeleri ve kapasiteleri ile bu mekânlara yatırım yapmaktan memnuniyet duyacaktır.
Ayrıca Türkiye, tarihi alanların restorasyonu ile ilgili gereksinmelerin tespit edilmesi hususunda yerel imamlar ve sivil toplum kuruluşları ile doğrudan hareket edebilir. Büyükelçilikler aracılığıyla kurulan resmi ilişkiler, genellikle yerel halkın ihtiyaçlarını anlamak için yetersiz kalmaktadır. Türkiye ayrıca, Diyanet Vakfı gibi kurumlar aracılığıyla Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumunu kutlamak için kitlesel Müslüman katılımı çeken Mevlitler gibi asırlık dini kutlamaları destekleyebilir.
Türkiye, Afrika ile ilişkilerinde büyük ilerlemeler kaydetmiş olsa da, bu ilişkilerin gelişme potansiyelinin çok daha büyük olduğu aşikârdır. Kültürün geliştirilmesine yönelik bu durum, akademik ilginin öncelikle ticaret ve güvenlik bağlarına odaklandığı düşünüldüğünde daha da güçlüdür.