Sanatın İyileştirici Gücü

Perşembe, Nisan 13, 2023

Sanat tarihi süresince insanlık müzikten her anlamda istifade etmiştir. Kimi zaman müzik boşlukları doldurmuş, kimi zamansa boşluk açmıştır. Mutluluğun, huzurun, cesaretin, eğlencenin, tefekkürün, ibadetin, hatıraların, dinginliğin ve başka pek çok olgunun ifade vasıtası ve kaynağı olmuştur. Yirmi dokuz harflik alfabenin yetmediği zamanlarda müzik yedi notasıyla insanlığın elinden tutmuştur.

Ardı ardına dizilmiş notaların çıkardığı ses­lerle doğan mucizevi güç birçok alanda kendini göstermektedir. Sanat tarihi süre­since insanlık müzikten her anlamda istifade etmiş­tir. Kimi zaman müzik boşlukları doldurmuş, kimi zamansa boşluk açmıştır. Mutluluğun, huzurun, ce­saretin, eğlencenin, tefekkürün, ibadetin, hatıraların, dinginliğin ve başka pek çok olgunun ifade vasıtası ve kaynağı olmuştur. Yirmi dokuz harflik alfabenin yetmediği zamanlarda müzik yedi notasıyla insanlı­ğın elinden tutmuştur. Kulağı doyuran nağmeler be­yine ve ruha nüfuz ettikçe insanın üzerinde yarattığı etkiye olan ilgi artmış ve yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemi hâline gelmiştir. Müzik terapisi sanat, kültür, edebiyat, tarih, din ve tıp gibi alanlarda disip­linlerarasılık kurarak geçmişten günümüze insanlığa hizmet etmektedir.

Bugüne kadar müziğin ne zaman başladığı tam ola­rak bilinmemektedir. Kültürlerin ve insanların geli­şimiyle birlikte müzik zaman içinde evrilmiş olsa da insan ihtiyaçlarına yönelik işlevi aynı kalmıştır. İlkel insan duyduğu sesleri tabiatüstü kaynaklara bağlamış ve görünmez varlıkların sesi gibi algılamıştır. Büyü­cü ve sihirbaz doktorlar insan bedenindeki kötü ru­hun sesini takip ederek şarkılar, müzik, ritim, danslar ve tütsülerle tedavi etmeyi amaçlamıştır.1

Antik çağda ilahiler ve şarkılar tanrılarla iletişim kurmanın aracı olarak telakki edilirdi ve kâhinler vasıtasıyla Tanrı’ya ulaşılırdı. Dinî törenlere şarkı­lar, ilahiler ve müzik aletleri eşlik etmiş ve ilerleyen zamanlarda törenlerin bütünleyici bir unsuru haline gelmiştir. Kilise düalist bir anlayışla müziği “şeyta­ni” ve “Rahmanî” olarak ikiye ayırmıştır. Müzik bir yandan Tanrı’nın armağanı olarak görülürken diğer yandan şeytan tarafından günaha teşvik aracı olarak kabul edilmiştir. Hatta Orta Çağ’da cadı avı kap­samında büyücüler şeytana hizmet etme iddiasıyla Engizisyon Mahkemelerinde yargılanıp yakılmışlar­dır. Bilahare kilise, müziği ruhani bir tedavi yöntemi olarak benimsemiş ve müziğin ruhsal şifaya yönelik kutsal bir mesaj içerdiğine inanmıştır.

Müziğin tarihçesiyle insanlığın geçmişi arasında ayrılmaz bir bütünlük vardır. Antik kültürlerin günü­müze bıraktığı temsillerde dahi enstrüman kullanan insanlar görülmektedir. Pisagor, mutsuzluk ve öfkeyi melodilerle iyileştirmeye çalışmıştır. Homer, ame­liyatları süresince müziği sakinleştirici etkisi için kullanmıştır.2 Hz. Davud’un (a.s.) ibadetlerini müzik eşliğinde yaptığı bilinmektedir.3 Asklepios’un antik şifa mekânlarında müzik, bütünsel tedavi konseptinin bir parçası olarak kullanılmış ve olumlu sonuçların akabinde özellikle psikosomatik hastalıklara tatbik edilmiştir.4 Orta Asya halklarının kadim bilgilerinde müziğin iyileştirici etkisi her zaman saygı görmüş ve yaşatılmıştır.

Günümüzde de kullanılan sağlığı olumlu yönde et­kileyen bazı şifa ayinleri ve danslarının kökeni Orta Asya’nın İslamiyet öncesi dönemlerine dayanmak­tadır. Bu kapsamda şarkı ve davul ritimlerinin yanı sıra kıl kopuzunun da (yaylı çalgı) etkili bir şekilde şamanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Tak­riben bin yıl önce Horasan ve Uygur bölgelerinde makam musikisi gelişmiş ve İslam’ın yayılmasıyla birlikte mevcut geleneksel tıp ve müzik terapisi bir­leştirilmiştir. Farabi, İbn-i Sina, Ebu Bekir Râzî, Ha­san Şûrî, Hekimbaşı Gevrekzade Hafız Hasan Efendi ve Haşim Bey makamların duygular ve organlarla bağlantısını tanımlayarak birbirinden ayırmış ve dört yüzü aşkın makam belirlemişlerdir.5 Tecrübelerine binaen hangi makamların ne zaman etkili olduklarını da aktarmışlardır. Farabi, makamları ve ruha olan etkilerini şöyle tasnif etmiştir:

• Rast makamı: İnsana sefa (neşe, huzur) verir.

• Rehavi makamı: İnsana beka (sonsuzluk fikri) verir.

• Küçek makamı: İnsana hassasiyet (duyarlılık) verir.

• Büzürk makamı: İnsana havf (çekinme, sakınma duygusu) verir.

• İsfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti ve güven hissi verir.

• Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.

• Uşşak makamı: İnsana gülme ‘dilhek’ verir.

• Zirgüle makamı: İnsana uyku ‘nevm’ verir.

• Saba makamı: İnsana şecaat (cesaret, kuvvet) verir.

• Buselik makamı: İnsana kuvvet verir.

• Hüseyni makamı: İnsana sulh (sükûnet, rahatlık) verir.

• Hicaz makamı: İnsana tevazu (alçak gönüllülük) verir.6

İbn Sînâ, musikinin tıptaki yerini şu ifadelerle aktar­mıştır:

…tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona has­talıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi mûsikîyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir…7

Müzik, insanın kendisi için oluşturduğu kültürel ortamın bir parçasıdır ve hayatın çeşitli alanlarıyla bağlantılıdır. Tören ve kült eylemlerine, şifa ritüel­lerine, çalışma hayatına, siyasete ve günlük yaşama sirayet etmiştir. Bilhassa, tekkelerde ve mevleviha­nelerde ayin ve dinî merasimlerde (zikir, cem vs.) musiki yer almıştır ve bu kurumlar Türk müziğine yeni bir soluk getirmiştir. Mevlânâ musikiyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Musiki, Allah âşıkları için ruhun gıdasıdır; zira onda sevgiliye yani Allah’a kavuşma ümidi mevcuttur.”

İnsan bedenindeki fizyolojik ve psikolojik etkileri sebebiyle rahatlama ve sakinleşme aracı olarak ses­lerden yararlanılmıştır. Makamlar; tedavi aracı olarak ilk defa 12. yüzyılda Şam’daki Nureddin Hastane­si’nde uygulanmıştır. Müziğin hastaların üzerinde hem zihinsel hem de ruhsal etkisi vurgulanmıştır. 13. yüzyıldan beri Amasya, Sivas, Kayseri, Manisa, Bursa, İstanbul ve Edirne’de bulunan şifahanelerde yüzyıl öncesine kadar musikiyle tedavi yöntemi kullanılmıştır.8 Yaklaşık 200 yıl önce Batı’nın şifa yöntemlerinin Doğu’ya yayılmasıyla kadim bilgiler giderek unutulmuştur.

1970’lerde psikolog ve müzisyen Dr. Rahmi Oruç Güvenç, İstanbul Üniversitesi’ndeki arşivlerde saklanan bilgileri incelemeye başladı ve akabinde enstrümanlarla müzik terapisini uygulamaya koy­du. Kaynaklardan öğrendiği bilgilere sadık kalarak seanslar süresince rahatlatıcı ritim ve su sesiyle bir­likte birbirinden farklı enstrümanlar (ör; ney, rebap, çenk, ut, dombra, rübab) çalarak hastaların tedavisini amaçladı. Günümüzde Güvenç’in ekibi bu bilgileri Avrupa çapında öğretmektedir. Viyana’nın Meidling bölgesinde bulunan Rehabilitasyon Merkezi’nde ko­madaki pek çok hastanın Türk musikisi makamlarıy­la terapi uygulanarak uyandığı kaydedilmiştir. 9 Gü­nümüzde müzik terapisinin kullanım alanları geniş bir yelpazeye yayılmıştır. Farklı gelişen bireylerde, inme, amnezi, kalp hastalıkları, epilepsi, alzaymır ve psikolojik rahatsızlıklar gibi birçok alanda müzikle tedavinin başarılı sonuçları gözlemlenmiştir.10

Ses ve ritim, bilinçaltı ve ruhta saklanan anılara bağlantı kurulmasında yardımcı vasıtalardır. İnsan, anne karnında başlar duymaya. Önce annesinin kalp atışlarını ve ritmini duyar, ardından çevredeki sesleri algılar ve hafızasına kaydeder. Dünyaya geldiğinde bu sesleri tanır ve bir nebze rahatlar. İşitilen tüm ses­ler insan beyni üzerinde farklı bir etkiye sahiptir ve insanın duygu dünyasını harekete geçirecek güçtedir. Öyle ki bazen yabancı bir şarkıyı dinlerken sözlerini anlamaya gerek kalmadan hissetmek mümkündür. Goethe’nin de dediği gibi “Müzik doğruca ruha ses­lenir, ruh da kendisini ancak müzik yardımıyla en iyi şekilde anlatabilir.”

Makamları anlamak ve dinlemek isteyenlere tavsiye etmek istediğim birkaç eser:

Rahmi Oruç Güvenç’in farklı makamlarda hazırla­mış olduğu dinletiler çevrim içi mecralarda erişime açıktır. Savaş Barkçin’in hazırlamış olduğu 40 Ma­kam 40 Anlam adlı çalışma müzik platformlarında yayınlanmaktadır. Muhsin Kara’nın açıklamaları eşliğinde “Farklı Makamlarda 5 Vakit Ezan!” adlı video YouTube’da görüntülenmektedir. Son olarak; Osman Bostancı’nın sesinden “7 Farklı Makam’da 7 Farklı Sure” YouTube’da ilgililere sunulmaktadır.

Kaynakça

Birkan I (2014). Müzikle Tedavi, Tarihi Gelişimi ve Uygulamaları. Ankara Akupunktur ve Tamamlayıcı Tıp Dergisi, s. 37-49

Düzenli, P. (2014). İslâm Kültür Tarihinde Mûsikî. Kayıhan Yayın­ları. 2. Baskı. İstanbul.

Güvenç, R. O. (1985). Türklerde ve Dünyada Müzikle Ruhi Teda­vinin Tarihçesi ve Günümüzdeki Durumu. Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. İstanbul.

Tümata. Reseptif Müzik Terapi. https://tumata.com/muzik-tera­pi/reseptif-muzik-terapi/

Tuschl, Susanne S. Musik als Therapie. http://www.musikalsthe­rapie.at/home.html (2022-09-09)

dipnotlar

1 Güvenç, 1985, 3-4

2 Birkan, 2014, S. 38

3 Düzenli, 2014, 60

4 Tuschl

5 Tümata

6 Güvenç, 1985, 27

7 a.g.e.

8 Tümata

9 a.g.e.

10 Birkan, 2014, 44-47


İlgili Haberler

kardes-topluluklar
Kardeş Topluluklar

YTB Başkanı Abdullah Eren Irak’ta gerçekleştirilen nüfus sayımına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Eren, Kerkük’ün demog

Cuma, 22 Kasım 2024

her-boydan
Her Boydan

Nijeryalı uluslararası öğrencimiz Ali Fahd'dan bir şiir: "Çayın Özü"

Cuma, 22 Kasım 2024

telve
Telve

Dilara Gündüz’ün “Avusturya Göçü’nün 60. Yılı” sergisi, sadece fotoğraflarla değil, aynı zamanda derin insan hikâyeleriyle de

Perşembe, 21 Kasım 2024