"Şehirler Edebiyatımın Ruhunu Besledi"
Cuma, Ocak 24, 2025Üsküplü yazar Furkan Şaban ile YTB himayesinde SEDEP kapsamında yayımlanan ilk kitabı Üsküp’ün Yedi Rengi’ni ve yazarın ilk kitabına uzanan edebiyat yolculuğunu konuştuk.
SÖYLEŞİ: NADA DOSTİ
Hayatınızın bir kısmını Üsküp’te, bir kısmını da eğitiminiz hasebiyle Bursa’da geçirdiniz. Bu iki şehir sizin için ne anlam ifade ediyor? İki şehrin de Türk edebiyatındaki yeri ve öne- mi çok büyük, bu iki şehrin de yaşam pratiklerini tec- rübe etmiş birisi olarak bu tecrübenin sizin edebiyatla ilişkinize etkisini nasıl açıklarsınız?
Bazı şehirlerin ruhu olduğuna inanıyorum. Bu ruh, şehrin sokaklarına sinmiş yaşanmışlıklardan, ihtişamlı tarihî yapılarından ve orada yaşamış güzel insanların geride bıraktığı izlerden doğar. İşte bu güzellikler o şehre eşsiz bir kimlik kazandırır. Üsküp ve Bursa, bu ruhu derinlemesine hissettiren iki şehir olarak benim hayatımda ayrı bir yer tutmaktadır. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Üsküp ki Şar Dağı’nda devamıydı Bursa’nın.” ifadesi bu iki şehir arasındaki manevi bağı öyle güzel tasvir eder ki bu bağı bizzat tecrübe etmiş birisi olarak kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. Bu nedenle çocukluğumu Üsküp’te, gençliğimi ise eğitim vesilesiyle Bursa’da geçirmek benim için bir bahtiyarlık kaynağı olduğunu içtenlikle söyleyebilirim. Bu iki şehrin ruhunu bir arada yaşamak, benim edebiyatımla ilişkimi inşa edip zenginleştirdi. Belki de edebiyatımın kaynağı, Üsküp’ün Bursa’dan ayrılmasının hasretinin sessizliğidir…
Yayımlanan ilk kitabınız nasıl bir yolculuğun sonunda meydana geldi?
Yayımlanan ilk kitabım, zahirî ve bâtıni yönleri olan bir yolculuğun meyvesi olarak ortaya çıktığını söyleyebilirim. Zahirî yönünü ifade etmek gerekirse ilk yazılarım yıllarca ruhumda biriken kelimelerin ve duyguların sabırla süzüldüğü bir hazine sandığının kapağını aralamak gibiydi. Yedi öyküden oluşan kitabımın her satırında, Üsküp’ün içinde saklı olan bir dünyanın izlerini ortaya çıkarmaya çalıştım. Yazma sürecinde biraz kendimi buldum ancak kaybolmam gerektiğini de öğrendim! Çünkü bir şeye kendinizi tam anlamıyla vermeden ya da onda kaybolmayı göze almadan onunla dost olamayacağımızı anladım. Bu vesileyle kitabın bâtıni yönüne de biraz değinmiş oldum. İlaveten renklerin manevi anlamlarından ilham alarak yazdıklarımda bir nevi seyrüsülûkün izlerinin de bulunduğunu ifade etmekle yetineyim.
İlahiyat eğitimi aldınız ve buradan edebiyata uzanan bir yol çizdiniz. İlahiyat eğitiminiz edebiyatınızı, edebiyat ilginiz ilahiyat eğitiminizi ne yönde etkiledi?
İlahiyat eğitimi ve edebiyat, benim için birbirini tamamlayan iki yol oldu. İslam, insanlığa “Oku.” sorumluluğunu yükleyen bir din-i mübindir. Bu anlayış doğrultusunda başladığım ilahiyat serüveni, insan-âlem-Allah ilişkisi çerçevesinde derin bir farkındalık kazanmama vesile oldu. Bu süreçte tercih ettiğimiz her kelimenin büyük bir önem taşıdığını öğrendim çünkü her kelime bir manaya, her mana ise bir hikmete işaret eder. Edebiyat ise bu kelimelerin insanların ruhlarına dokunmasının yollarını gösterdi bana. Bu açıdan, her iki alan birbirine kavuşan iki yol gibi ruhumu zenginleştirdi; biri düşünce dünyamı derinleştirirken diğeri o dünyayı güzel ve farklı yöntemlerle ifade etme imkânı sundu.
Peki, yazınınızı besleyen ana damar nedir?
Üsküp’ün sokaklarında duyduğum insan hikâyeleri, şehrin tarihinin ruhuma fısıldadığı derin yankılar ve memleketimle ilgili içimde dolaşan sorular… Tüm bunlar, kalemimden dökülen kelimelere şekil veren başlıca unsurlar oldu. Zihnimde dolanıp duran her kelimenin bir hatıra, bir iz, bir sancı ya da bir hayalden doğduğunu söyleyebilirim.
Dergiler sizin için ne anlam ifade ediyor?
Dergiler, bir yazarın nefes aldığı ve kendi sesini duyurabildiği eşsiz bir mecra. Yazma ve düşünme alışkanlığını kazandırdıkları için dergileri aynı zamanda bir okul olarak görüyorum. Bunun yanı sıra dergiler sadece bireysel gelişimime katkı sağlamakla kalmayıp değerli bir topluluğun parçası olmama da vesile oldu. İlk öykülerimin yayımlandığı Bağlar ve Telve dergilerini bu bağlamda özellikle zikretmek isterim. Bu dergilerin devam etmesine katkı sağlayan herkese gönülden teşekkür ediyorum.
Kitabınız III. Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması’nda İstanbul’da, Rami Kütüphanesi’nde ilk defa okuycuyla buluştu, bununla ilgili hisleriniz nelerdir?
Bir Üsküplü olarak ilk öykü kitabımın tanıtımının, dünyanın en önemli şehirlerin başında gelen İstanbul’da yapılması, hayallerimin çok ötesinde son derece özel ve muhteşem bir hatıra olarak kalacak. Kitabımın, Rami Kütüphanesi’nde ilk kez okuyucuyla buluşması benim için tarifsiz bir şükür ve heyecan kaynağıydı. Okuyucuların gözlerindeki merakı ve ellerinde kitabımı tutuyor olduklarını görmek, yazmanın ne kadar kıymetli olduğunu bana bir kez daha hatırlattı. Yazdığımız bir metni okuyucunun gönlüne bırakmak… İşte bunun mutluluğu, kelimelerle ifade edilemez!
O buluşmada ilk eseri görücüye çıkmış bir yazar olarak 28 ülkeden 84 ya- zarla bir araya gelmek ve orada yazı deneyimlerinizi paylaşmak bundan sonraki edebiyat serüveninize nasıl etki edecek?
III. Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması, dilin ve edebiyatın insanlar ve kültürler arasında ne kadar güçlü bir bağ kurabileceğini bana gösterdi. Farklı ülkelerden gelen birçok yazarla tanışmak, onların kitap tecrübelerini bizzat dinlemek ve bakış açılarını paylaşmak, ufkumu genişletti. Bu deneyim bana edebiyatın oluşturduğu ortak dilin ne denli önemli olduğunu anlamamı sağladı. Edebiyat serüvenime etkisine değinecek olursam, bundan sonra yazılarımda yerel öykülerle birlikte evrensel temalara da yer vermeyi hedeflediğimi belirtebilirim.Bağlar'ın 8. sayısını okumak için tıklayın.
Bağlar'ın tüm sayılarını okumak için tıklayın.