Mavi Sakallı
Çarşamba, Ekim 16, 2024Başka bir dünyadan gelen çığlıkların, yardım için fısıldayan ruhların sesini duyuyordum. Bütün bu korkunç seslerin arasında, bir mesaj sesi duydum. Mesajı açan kişi fısıltıyla okudu: “Dün gece sana mesaj atmayı unuttum: Sağ salim eve vardım! Sen?”
Bir kadının nasıl peşinden gittiğini gözlerimle gördüm. Onu takip etti ta ki bir çıkmaz sokağa girene kadar. Mavi üniformalı bir kişiye koştum. Ona söz konusu olayı anlattıktan sonra, saçmalıyormuşum gibi şaşkınlıkla bana baktı. “Yanılıyorsun, mümkün değil! Şehrimizde böyle bir sahnenin yaşanmış olması imkânsız. Burada böyle şeyler olmaz.” dedi bana. “Kendi gözlerimle gördüm, eminim! Oradalar! Lütfen gelin size göstereyim.” diye seslendim kadın meslektaşıma. Bana şaşkın şaşkın baktı. Konuyla pek ilgilenmiyor gibiydi. Onlar tarafından görmezden gelindikten sonra çaresizlik içinde bağırdım: “Ciddi misiniz? Bir kadının hayatı tehlikedeyken duracak mısınız? Siz de mi bir şey yapmayacaksınız?!” Kadına döndüm. “İşine bak! Yeterince masal anlattın, bir çiftin tartıştığını görmüş olmalısın ve şimdi büyütüyorsun olayı. Ayrıca bir kızın şehrin ara sokaklarında ne işi var?” dedi bana. Nutkum tutuldu! İkisine sırtımı çevirdim ve yoluma devam ettim.
Ara sokağa döndüğümde kızı parçalanmış hâlde buldum. Birkaç kişi oradan geçti, bazıları kafalarını çevirip görmemiş gibi yaptı, hatta bazıları bir adım daha atmak istemedikleri için cesedin üzerinden atlayıp yoluna devam ettiler. “İyi misiniz siz? Yerde bir kadın olduğunun görmüyor musunuz?” Sokağın sonundan bile beni duyabilmeleri için olabildiğince yüksek sesle bağırdım. Nafile. Yoldan geçenler bana bir uzaylıymışım gibi baktılar. Koşarak oradan uzaklaştım. Koşuyordum ama o sahne bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Onun ruhu beni adım adım kapıya kadar takip etti. Koşarak hızla merdivenlerden daireye çıktım ve kapıyı defalarca kilitledim. Televizyonu açtım, başka bir kadın. Gazeteleri karıştırdım, başka bir kadın. Sabah telefonun sesi beni uykusuzluk hâlinden uyandırıyor, durmadan birkaç kez çalıyor. “Kahve içelim mi?” “Kaçta?” “Şey… öğleden sonra, akşama dogru.” “Akşam olmaz, gündüz olsun!”
Geç gelen arkadaşımla buluşuyorum ve ona bugünlerde öldürülen kadınlarla ilgili tüm haberleri görüp görmediğini soruyorum. “Canım sen hangi kanalları takip ediyorsun, hangi gazeteleri okuyorsun, çünkü ben bunları sadece senden duyuyorum.” dedi. Çok şaşırdım. Bütün gazetelerde bu kadınlarla ilgili manşetler vardı. Nasıl bunları bir tek ben gördüm? “Gece olmadan gidelim mi?” “Niye, senin neyin var? Daha yeni oturduk, bir süre kalıp gideriz... Sorun ne?” Sussam daha iyi olur! İnsanların bana tuhafmışım gibi davranmasından bıktım. Daha dün bir kadının ölümünü gözlerimle gördüm. Ama kimse bana inanmıyor, beni anlamıyor.
“Eve vardığında, lütfen bana mesaj at.”
“Tamam ‘anne’! Merak etme.”
“Mesaj at lütfen”
“Peki!”
Eve dönerken bir ses duyuyorum, takip ediliyormuşum gibi. Yanımdan bir kurt geçiyor. Ormandaki kurtlardan biri değil, evcilleştirilmiş bir şehir kurdu. “Evime kadar bana eşlik edebilir misin? Korkuyorum. Biri beni takip ediyormuş gibi hissediyorum.”
Kurt durmadı, bana “Sana eşlik etmemi istemek için beni mi buldun? Ben bir kurdum, farkında mısın?!” der gibi şaşkın şaşkın bakarak yürümeye devam etti.
Omuzlarıma dökülen kırmızı kukuletayı, beni yok edecek doğaüstü bir güce sahipmiş gibi başıma geçirdim. Belki beni doğrudan eve ışınlayabilir. Sonra başımın arkasında güçlü bir atış hissettim. Döndüm. Mavi Sakallı. Tanıdım onu. “Öldür beni bakalım!”
* * *
Karanlık... Ne olduğunu hatırlamıyorum… Acil serviste uyandım. Ayağa kalkıp aynaya baktım. Bir de ne göreyim: bir renk mozaiği; şişkinlikler, çukurlar... biri kırmızı bir işaret gibi, diğeri mor ve bu şaheserin sahibine ait şişmiş mavi bir damar. “Bu vaka rapor edilmeden bırakılmamalı!” dedi hemşire. “Size bunu yapan kişiyi hatırlıyor musunuz, hanımefendi?” “Elbette hatırlıyorum, hem de çok iyi. Mavi Sakallı. Meşhur biri. En iyi ben tanıyorum. Şehrin merkezinde bir dükkânı var. Adı A ile başlıyor.”
“Yanılıyor olmalısınız. O olması imkânsız. Neyse, ifadesini almak için onu karakola çağıracağız.” Mavi Sakallı ifade vermeye gelmedi, kendi yerine bir paket yeşil banknot gönderdi. Terazinin bir kefesine benim sözlerimi ve tanıklığımı koydular. Diğer kefesine banknotları. Sonuç açıktı. Dava kapandı. Her zamanki gibi! Üzerime bir kapak kapandı. Küçük damlaların sesini duymaya başladım. Sonra kum ve taş sesi. Soluğum git gide zayıflıyor. Bir yandan nefes almaya bir yandan da delirmemeye çalışıyorum. Karanlık git gide artıyordu…
Başka bir dünyadan gelen çığlıklar, yardım için fısıldayan ruhlar, lezzetli bir yemeğin önünde ellerini ovuşturan böceklerin sesini duyuyordum. Bütün bu korkunç seslerin arasında, bir mesaj sesi duydum. Mesajı açan kişi fısıltıyla okudu: “Dün gece sana mesaj atmayı unuttum: Sağ salim eve vardım! Sen?”
Şimdi sadece uzaklaşan ayak seslerini duyabiliyorum.
Bağlar'ın 6. sayısını okumak için tıklayın.
Bağlar'ın tüm sayılarını okumak için tıklayın.